Bütün gece deliksiz uyuyamadım aslında. Geceden yağan kar hızla yoğunlaşarak artıyordu. Kısa süre içinde şehir baştanbaşa beyaz örtüye büründü… İçimden “işte kış bu” diye geçirdim bir an.
Pencerenin ardından dışarısını izlemek büyük bir keyifti benim için. Beyaz örtü yeryüzünün üzerinde sere serpeydi. Oysa bazı insanlar için kış, zor şartlarda geçiyordu muhtemelen. Özellikle evsiz barksız, odunsuz, kömürsüz olanlar ve de yabani hayvanlar için de.
Uyku esnasında birçok rüya gördüm gibi… Yoksa hayal miydi? Hayatın izlenimleriyle rüyalarım birbirine girdi muhtemelen… Bir çukurun dibine düşmüş gibi yıldızları olmayan gecenin zifiri karanlığında yol almaya çalışan insanları… Kaygı ve garip duygular sarmalında dar geçitlerden geçmeye çalışanları… Dudakları kalınlaşıp sertleşen, yerde suların içinde ve köprü altında yatanları… Soğuktan uyuşan ve üzerleri karla kaplanıp donanları görüyordum.
Çiçeğin bir dalının kırılmasını dahi dert edinen ben, sabaha kadar uyku ile uyanıklık arasında geçirdim ve tan yeri ağarırken tuhaf bir soğukluğu hissederek kalktım yatağımdan… Saydam veya net bir soğukluğu hissedebiliyordum sıcacık evimde…
Camla kaplanmış balkona geçtiğimde de soğuğu hissedebiliyordum. Buharlanan camın arkası görünmüyordu. Dışardaki soğuğu iyice hissedebilmek için iki camı açtım. Kışın tam ortasındayız ne de olsa. Dışarısı oldukça güzeldi. Karla bütünleşti benim de manzaram. Karın sükûnetliğinde yeryüzü derin bir uykuya dalmış gibiydi. Yağdıkça gürbüzleşen bembeyaz yorgan gibi görünüyordu yeryüzünün üzerinde. Etrafı izledikçe bin bir duyguya bölünüyordu yüreğim…
İnsan birçok durumda ruhu ile baş başa kalabiliyor aslında. Güzel bir manzaraya bakarken mesela… Ve bu karşımda duran güzelliğin büyüsüne kapılmamak mümkün değildi. İnsanı, kendi kendine düşünmeye itiyordu her an. Ruhla bütünleşmeye… Ruhla bedenin evlenmesi gibi. Tam işte o anda insanın yüreğinden geliyor en güzel, en duygulu sözler. Huzur ve mutluluk anları gibi bunlar… Ruh sanki konuşturuyor yazdırıyor çizdiriyordu bedeni. Ruhla bedenin bütünleşmesinin yarattığı üretkenlik halleriydi bu. Bazen hastayken, bazen yalnızken, bazen de hüzünlüyken… Siyah ve beyaz, zıtlıklar içinde yaşarken… Birçok durumda ruhunla baş başasındır aslında…
Mevsiminde gelen, lakin tüm mevsim yağmayan; yüreğimi hüzünlendiren lakin kabullendirmeyi yüreğime vererek sessizlikten kurtaran; üzüntüyü veren ama ağlatmayan; ölümü hatırlatan, lakin yaşamanın da hazzını ve keyfini çıkarmamız gerektiğini; buz gibi soğuğun içimizi donduran, lakin bu soğukluğun da bize ait olmadığını hissettirendi aynı zamanda… Ve yaratanın kudretinin kanıtı…
Eğer sıcacık bir evde yaşıyorsan tüm bu güzelliğin sahibi olarak, huzuru ve kudreti ifşa edersin kelimelerinde. O muazzam görüntünün güzelliğini ve yarattığı huzuru ve sükûneti yazar
durursun kâğıda. Dert edindiklerini, yalnızlığı, kaybettiklerini ve ölümü… En derinlerde yaşamanın hazzını yaşarsın yanında. Belli bir derinlikten sonra dertler, kederler, yaşanan acılar insana farklı ve anlatılması zor olan bir huzur veriyor bazen… Yaşama karşı, kadere karşı sorumluluğunun yerine getirmiş olmanın bir hazzıydı bu galiba… Geçen bu büyülü anın sonunda elinin boş olmadığını hissetmenin, üretkenliğinin sızıyla karışık hazzı bu galiba…
Yanında sıcacık bir çay ya da kahveyi yudumluyorsan eğer; karın yarattığı güzelliğe anlam katarsın katabildiğin kadar. Daha bir anlamlı olur yaşadığın anlar. Daha iyi doldurursun sessizliğin içerisini…
Kışın soğukluğu, ölümün soğukluğunu hissettirir tenimizde. Yağan kar ölünün üzerini örten sonsuzluğa uğurlama seremonisi gibi… Ve esen rüzgâr yüzümüze hakikati vuran doğanın elidir kim bilir… Ve bütün bir yıl içinde kirlenen zihnin temizlenmesidir belki de...
Bilimsel yanını bir tarafa bırakacak olursak; bakmasını ya da manasını biliyor muyuz bilmem; tam anlamıyla bu doğa olayının… Yüreğimin ve ruhumun yetersiz kaldığı yaşam sınavının bir parçası mıdır belki de. Hem Athena’nın baykuşu gibidir benim gözümde kış; hem de fakir fukara için vicdanı bir olaydır insanlık için… Bilgelik, ilham kaynağının yanında insanı anlama, yorumlama sanatıdır benim için… Sessizliğin içini dolduran, uykudan uyandıran, huzurlu iken huzursuzluğunu ortaya koyan ve bu kış mevsiminin manasını çözmeye çalışandım her defasında ben…
|