Bugünlerde oldukça tuhaf anlar yaşıyorum. Kendimde değilim. Sanki hiçliğin içinde uyurgezer; sanki kapkaranlık uzun bir yolda sessizliğin içinde yapayalnız; sanki tüm vadiyi kaplayan sisin içinde azap yaşayan biri gibiyim…
Aklım ermeye başladığından bu yana birçok insanla tanıştım. Hemen hemen birçoğu sıradan insanlar, birkaç gömlek üst birkaç gömlek aşağı, çeşitli ama bana göre sıradan… Oysa şimdi ben bu birçok insanla aynı felsefede olmadığımı düşünmeye başladım son günlerde...
Saygı ve hayranlık duyulmak istiyorsan bu insanlardan uzak durmak gerektiğine; veya ayak takımı gibi hareket eden, cesur olmayan korkak insanlardan da uzak durmak gerektiğini; ne olduğunu bilmeden yaşayan bilgiçlik taslayanlardan da uzak durmak gerektiği kanaatine vardığımdan mıdır nedir birçok insan için bunlar “insan”olamaz diyesim geliyor… Zalim olup zalimliğini bilmeyen bir takım insanlar da mesela. Medyadan izlediğim ve İslam dinini alet ederek adam öldürmeyi oldukça kolay gören zalimler. Bunları destekleyenlerin bir takım grupların ülkemiz içinde de olması beni insanlardan soğutmaya başladı. Cahilliklerinden…
Konuşurken ağzından çıkanı kulağı duymayanlar… Hele son günlerde üzücü haber olan çocuğu çirkin diye oğlunu tuvalette öldüren anne mesela. O zalimin hangi şartlara dayanarak bunu yapabildiğini ve anneliğini sorgulamak tüketti beni. Kadınları sokak ortasında bıçaklayan kocalar, öldürenler… Ve diğer insani konular…
Yaptığım konuşmalar, gözlemlerim, izlenimlerim birçok insandan uzak durmanın ruh sağlığım açıcından daha doğru olacağı sonucuna vardırdı sonunda beni. Olayları oldukça fazla derinlemesine irdelemem ve bir çok insanın yüzeysel bakışına, olağanmış gibi görüyor olmalarını taşıdığım sorumluluk gereği, bunlarla aynı şeyleri hissetmiyor olmadığımı düşünüyor ve benim yaşamımın ne kadar anlamsız olduğunu düşünmeye sevk ediyorlar nedense…
Hızla Ortaçağ Avrupa’sının karanlığına geri dönüş mü yaşanacak yoksa? Sanki şehir şehir karanlığa gömülüyor gibiyiz. Çoğunluğumuz karanlığın içinde yaşadığımızın farkında değil…
Aynı zamanda bu tip insanlar hayal kurmaya geleceğe umutla bakmama da engel oluyorlar, sıkıyorlar beni, en küçük eylemlerine kafa yoruyor tükeniyorum yavaş yavaş… Sahte bin bir ruh, umursamaz ve vurdumduymazlar, yalan ve asil görünmeye çalışan ruhlarla dolu her taraf… Onlara harcadığım zamana üzülmemek elde değil. Mutluluk oyunları ve gösteri meraklıları olan çeşit çeşit insanlar da olsa birbirine benzeyenler çoğunlukta…
Belli bir zümreye mensup insanlarda bana göre değil mesela. Artık onlardan da uzak duruyorum hep. Adaletsizlik ve “hep bana hep bana” diyen insanlar bunlar da. Sanki kapitalizmin tanrısına inananlar güruhu… Halkın seviyesine indiğini zanneden aslında sergiledikleri duruşları ve kibirleri ile milleti aşağıladıklarını farkında olmayan bazen yalaka bazen de arsız insanlar bunlar. Böylesi bir durum hiç bana göre değil ama hiç… Artık ara sıra takıldığım bazı gruplar hariç diğerlerini önemsemez oldum. Benimsemediğim birçok insanla
aynı olamayacağımı artık çok iyi biliyorum. Son yıllarda hızla artan bölünmeler, samimiyetsizlikler çoğunlukta. Mücadele edecek gücü bulamıyor ya da kafa yormak da istemiyorum belkide…Siyaset de böyle…Medya da böyle… Edebiyat, sanat yapan bir takım insanlarda böyle. Günlük yaşamda artık böyle... Her defasında Allah’ım nedir bunlar böyle dediğim… Aslında siyasetin kirliliği, dinimizin yozlaştırılması, kendi çıkarlarına göre uyduruluyor olması, görsel ve sanal medyanın olumsuzlukları ve siyasi ahlaksızlığın günlük yaşamımıza yansımalarıdır bu. Bölünmeler ve uçurumlar hızla büyüyor kalplerimizde. Kalplerimiz uzaklaşıyor birbirinden… Sevgisizlik ve saygısızlık artıyor hızla… Hayranlık duyabileceğin insanlar azalıyor birer birer… Kendisini olduğundan çok daha farklı göstermeye çalışan işsiz güçsüz insanların yaptığı afaki harcamalar sonunda asabileşmeleri, psikolojilerin bozulması, en ufak bir şeyde tepki vermeleri ve toplumun geleneksel yapısının bozulmasına neden olanlar çoğalıyor hızla. Büyüklerine karşı saygısızlık yapanlar. Gerek iş ortamında gerek sokakta rastladığımız tipler…
Sokakta yürürken dahi arsızına, hırsızına, sinirlisine, vahşileşene rastlamak mümkün…
Çaresizlik içinde yalnızlığı ve münzevi bir yaşamı tercih eder oluyorum bunları her düşündüğümde. Huzur bulmak için eve kapanmak, dış dünya ile iletişimi kesmek, televizyon, telefon, bilgisayarı hayatımdan çıkarmak istiyorum bu günlerde. Ve aldığım veya alacağım kararlarda yalnız yürümek… Kirlilikten, kirlenmişlikten ve şehirlerimizi karanlığın içine sokanlardan uzaklaşmak istiyorum sadece ve sadece…
Bu durumlar beni öylesine üzüyor ki, nefes alamıyorum. Bazende sen bir budalasın! Diyorum kendime… Sana ne be, derdi seni mi alıyor? diyorum. Oysa vah bu insanların mukadderatına demeliyim her defasında ve kendimi anlatmak zorunda hissetmediğimde mukadder!
|