Halen düşünüyorum da, o mağaza açılışından önce Guinness yetkililerine neden haber vermedim acaba? Öyle ya, bu sıradan değil, belki de kıyamete kadar kırılamayacak bir rekordu.. ister inanın ister inanmayın aynen öyleydi.
Anlatayım da, haklı mıyım haksız mıyım siz karar verin.
Geçenlerde bir mağazanın açılışına davetliydik.. İşte bahsettiğim rekora konu olay da orada cereyan etti.. Obur lakaplı arkadaşımız Niyazi’nin sekiz saat boyunca mağazadan ayrılmayıp bu süre zarfında işyeri tarafından misafirler için sipariş verilen yemekleri silip süpürmesi ertesi günü yazılı ve görsel medyaya yansıyınca Zoologlar ile Botanikçiler birbirine düştü.
Nasıl düşmesinler ki?
Bakar mısınız Obur Niyazi’nin o gün saat 09.00 ila 17.00 arasında yediklerine;
Bu arkadaş tamı tamına,
26 peynirli, 33 kıymalı ve 17 tane de kuşbaşılı olmak üzere toplam 76 adet pide,
Üzerine farklı şekillerde hazırlanmış malzeme konmuş küçük ekmek dilimlerinden oluşan 384 adet kanepe,
36 adet simit,
47 adet de kürdan yedi. (Ancak bu kürdanları dişini karıştırırken yanlışlıkla yuttuğunu tahmin ediyorum)..
Bunun yanı sıra;
384 bardak su,
167 bardak çay, (Bardaklar Ajda tipiydi)
35 fincan kahve,
Ve her birisi 2,5 litre olan 53 şişe de kola içti..
Bir ara masada yanında oturan, aramızda Küçük Co olarak takıldığımız Ahmet’i göremeyince,
"Eyvahhh!! Sanırım hızını alamayıp yanlışlıkla Co’yu da yedi bu obur galiba!" diye paniklediysemde, ancak daha sonradan Ahmet'in yere düşürdüğü kalemini almak için masanın altına eğildiği için geçici bir süre oradan kaybolduğunu anladım ve derin bir ohh çektim..
O günden sonra Zoologlar ile Botanikçiler arasında mantarlar hakkında yaşanan bir başka benzer tartışma bu sefer de Obur Niyazi için oluşturuldu..
Biliyorsunuz Zoologlar mantarlar için;
"Her ne kadar konuşamıyorlarsa da mantarlar aslında hayvan sınıfındandır" deseler de;
Botanikçiler;
"Yanılıyorsunuz, mantarlar bitki sınıfındandır. Ayrıca konuşmamaları asaletlerindendir. Yoksa onların her lafa verilecek bir cevapları vardır. Fakat kendileri önce lafa bakarlar laf mı diye, sonra da söyleyene bakarlar adam mı diye?" görüş belirtiyorlar.
Bu tartışmaya dünyanın çeşitli ülkelerinden katılan bazı zoologlar;
"Niyazi kış uykusundan yeni uyanmış ayıdır" derken,
Botanikçiler daha da ileri giderek;
“Hayır efendim, Niyazi bildiğimiz kerevizin yeni keşfedilen bir türüdür” diyerek zoologların iddiasını çürütmeye çalışıyorlar..
Hadi bunları anladık da, Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi Başkanı Ufolog Haktan Akdoğan'a ne oluyor, onu çözemedim?
Akdoğan da diyor ki;
Niyazi ne hayvandır, ne de bitkidir. O adı sanı konulmamış dünya dışı bir varlıktır..
Bırakalım bilim adamlarının tartışmalarını bir yana da, Niyazi’nin ne olduğuna değişik zaman dilimlerinde bir şekilde kendisiyle yolu kesişen insanların anılarını dinleyerek siz karar verin.
Açılışı yapılan mağazanın sahibi Meryem Varyemez anlatıyor;
O sabah işyerinde hediyelik torbaları mühürlemek için mühür mumunu tüm aramalarıma karşın bulamadım. Sonra Niyazi’nin dudaklarının ruj sürülmüş gibi olduğunu farkedince durumu çaktım ve kendisini biraz sıkıştırınca mühür mumunu şeker zannederek yediğini öğrendim..
Askerliğini yaptığı birlikte komutanı olan Akif Onikiden anlatıyor;
Niyazi askere ilk geldiğinde zayıf bir şeydi. İlk üç gün boyunca ağzına bir şey koymadı, fakat dördüncü gün bunun iştahı bir açıldı ki sormayın gitsin. Arkadaşları buna yiyecek yetiştirmekten eğitim yapamaz oldular. Bunun üzerine çareyi kendisini eğitim alanının yanında bulunan ve içerisinde bolca ot bulunan bir tarlaya salmakta bulduk. Arkadaşları bütün gün eğitim yaparken bu sürekli ot yiyordu. Doğal olarak yediği otlar bunun bünyesinde süte dönüşünce sabah ve akşam bir görevli bunu sürekli sağdı ve böylelikle askeriyenin süt/yoğurt ihtiyacını tek başına karşılamış oldu. Biz de kendisine teskereye giderken göstermiş olduğu hizmetlerden ötürü ‘Üstün Otlama ve Toplama Nişanı’ verdik..
Gençliğinde İstanbul/Maltepe’de gittiği bir lokantanın sahibi Şevket Bolkepçe anlatıyor;
Bir sabah bu lokantaya geldi ve mercimek çorbası istedi. İster inanın ister inanmayın, o bir kase çorbayla tam 127 dilim ekmek yedi. Doyduktan sonra 'Borcum ne kadar?' diye sorunca kendisine 'Hemşehrim para falan istemiyorum. Helal-ı hoş olsun. Senden tek ricam bundan sonra benim lokantama gelme. Şayet bir kez daha gelirsen ben iflas ederim..
Gördüğünüz gibi sevgili okurlar, Niyazi’nin henüz ne olduğunu doğru dürüst bilen birine rastlayamadık..
Niyazi şu anda nerededir, diye merak ettiyseniz söyleyeyim..
Bir arkadaşın oğlunun yemekli sünnet törenine altın takmaya (Ocağına incir ağacı dikmeye) gitti..
Kalın sağlıcakla…
|