Baron de Montespuieu tarafından ortaya atılan demokratik devlet yönetimini düzenleyen modelin üçlüsü ‘Yasama, Yürütme ve Yargı’ sacayağından oluşur.
Şimdi size bu sacayakdan yargının mesai mefhumu gözetmeksizin büyük fedakarlıklarla üç kuruş maaşa talim eden personellerinden olan zabıt katiplerinin sorunlarından bahsedeceğim.
Mahkeme salonundaki kürsüden babacan görünümlü hakimin ‘yaz kızım’ demediği halde kendi kafasına göre sürekli daktilonun tuşlarına ‘tık tık tık’ vurarak yaydığı efekte eski Yeşilçam filmlerinde mutlaka rastlamışsınızdır.
Hakim ve savcılar yargının beyinleri; ‘yaz kızım’ olarak tanınan zabıt katipleri de onların beyinlerinde tasarlayıp adaletin gözü bağlı tanrıçası Themis’in terazisinde tarttıklarını zapta geçiren elleridir.
Adliyenin bu güzide memurlarının mesaj ve e-mail yoluyla gönderdikleri sayısız iletiden anladığım kadarıyla sorunlarının ‘yetersiz ücret ve sınırsız çalışma saatleri’ olarak iki ana başlık altında toplandığını görüyorum.
İşte bu mesajlardan bazıları;
“Maaşlarımız diğer kurumlardaki personellere göre oldukça düşük. Ortalama 1.800 TL civarında. Oysa ki kurumuz gerek paraya çevrilen cezalar, gerek mahkeme harçları ve gerekse matbu evrak satışından hazineye önemli bir katkı sağlıyor…”
“Maaş günleri ATM’lerden diğer kurum çalışanları para çekerken arkasında kuyrukta bekleyen kişi ekrana yazdığı şifresini görmesin diye ceketinin önüyle siper yapıyor, biz adliye çalışanları da aynı işlemi ardımızdaki başka kurum çalışanları komik miktardaki ücretlerimizi görmesinler diye utancımızdan yapıyoruz…”
“Geçtiğimiz yıllarda altı ay süre ile her ayın ilk haftasında fazla mesai ve nöbet parasından oluşan 320 TL ücret ödenirken daha sonra bu uygulama kaldırıldı…”
“Diğer kurumlarda çalışan personel günde 8 saat mesai yaparken, bizlerde bu süre 12-13 saate kadar çıkabiliyor, hatta zaman zaman hafta sonlarını dahi dairede geçirdiğimiz oluyor. Evimize yatmadan yatmaya gidiyoruz. Aile düzenimiz bozulmuş durumda. Ve tüm bunları da hakim savcılarımız terfi edip maaşlarının yükselmesi adına yapıyoruz…”
“Senelik izinlerini yıllardır kullanamayan arkadaşlarımız var. Şayet yıllık izin kullanmak istesek bile bu bizim istediğimiz tarihte değil,
amirlerimizin ön gördüğü süre içerisinde oluyor, üstelik onu da parça parça kullanıyoruz…”
“Tüm bunlar yetmezmiş gibi daha sonradan yeniden ödenmeye başlanan 50 saatlik 202 TL tutarındaki fazla mesai parasıyla sıkıntılarımız bir nebze olsun giderilmişken ve 2013 yılında fazla mesai ücretinin artırılacağını düşünürken, bırakın artırımı, Ocak ayında fazla mesai paralarımız hepten geri alındı. Yani maaşlarımıza ortalama 60 TL zam yapılmışken, 202 TL geri alındı. Oysa ki Sağlık Bakanlığı personeli 1000 - 1500 TL arası banka promosyonu ve bunun yanı sıra her ay en az 500 TL döner sermaye alıyor. Keza diğer kurumlara baktığımızda onların da fazla mesai aldıklarını görüyoruz…”
“Haftanın 4 günü duruşma salonundayım. Artık kambur ya da bel fıtığı olacağım. Bunun karşılığında 1 TL bile ek gelir yok. Özellikle işe yeni girmiş adliye personeli kurum değiştirmek için fırsat kolluyor…”
“Memuriyetimiz pamuk ipliğine bağlanmış. Yürüme hakkımız yok. Şikayet hakkımız yok. Hiçbir hakkımız yok. Sorumluluğumuz boyumuzu aşıyor. Nöbet parası gitti, mesai parası gitti, havuz parası gitti, promosyon zaten yoka yakın gibi. Şimdi adliye çalışanları olarak dua ediyoruz, devlet bir kulp takıp maaşımızın yarısını da almasın diye… “
Tüm bu serzenişler ışığında anlaşılıyor ki zabıt katiplerinin çalışmaları karşılığında ‘fedakar ve cefakar’ kelimeleri hafif kalıyor. Bugün bir çoğu psikolojik tedavi gören bu memurlar gerçekten de çok büyük bir övgüyü hak ediyorlar, fakat aldıkları sadaka gibi maaşı asla!
Polis memurlarına, din görevlilerine, maliye ve sağlık personeline onların hiç beklemedikleri bir anda kendi bakanlarının girişimleri sonucu sık sık yapılan sürpriz ve tatminkar zamları gördükçe adalet mekanizmasının varını yoğunu ortaya koyarak çalışan personelinin üç kuruş ücrete talim etmeleri ve son olarak da ellerinden 202 TL tutarındaki 50 saatlik mesai paralarının alınması çok büyük bir ayıp ve günahtır.
Kendisi de bir avukat olan ve önceden mesleği icabı zabıt katipleriyle sık sık teşvik-i mesaide bulunduğu için onların sıkıntılarını yakinen bilen Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, adalet mekanizmasının çarkları arasına sıkışmış personelin haykırışlarına kulak vererek ücretlerde iyileştirme yapılması için düğmeye basacağını umut ediyoruz.
Unutmayalım ki,
Hukuk her şeyin üzerindedir ve dünyanın imarı da onu sürekli olarak yüceltmeye çalışan emekçileriyle mümkündür…
|