Mimarlık fakültesinde okuyormuş, övünerek söyledi bunu, fakat daha ilk soruda çuvalladı ve seyirci joker hakkını kullandı.
Soru sokaktaki insanın rahatlıkla cevaplayacağı cinstendi, çünkü gündelik hayatta mutlaka kulağına çalınmıştır bir yerlerden.
“İşini aceleyle yaparken eline ayağına dolaştıran kişiye halk arasında ne denir?”
Seyircinin yüzde doksanının yardımı ile verebildi cevabı, “Arkandan atlı mı kovalıyor?”
İkinci soru “Mısır hangi kıtadadır?”
Fakat gelin görün ki mimar adayı genç bunu da bilemedi.
“Asya diyesim geliyor, fakat Amerika sanki daha ağır basıyor” dedi.
Neyse ki telefon jokeri imdadına yetişti de telefondaki kopyacı arkadaşı bilgisayardan bulduğu cevabıyla mimar adayına son saniyede “Afrika olduğunu zannediyorum” dedi.
Diğer yarışmacıya soruldu;
“Ünlü bir Karadeniz türküsünde sapı gülle donatılan şey nedir?”
Şıklar: Tabanca, Tüfek, Top, Füze..
Bizimki verdiği cevapla tarihe geçti:
“Ben Bulgaristan göçmeniyim, bu soruyu bilemeyeceğim, jokerim de bitti, yarışmadan çekilmek istiyorum, son kararım” dedi.
Yani iş mi bu şimdi? Ona bakarsan Hakan Şükür’de Arnavut olduğunu söylüyor, ama hiçbir zaman milletvekilliğini ve spor yorumculuğunu bırakıp bu ülkeden çekilmiyor.
Bu arada kurduğu her cümlede sürekli olarak kendisinin Ankara’nın köklü üniversitelerinden birisinde öğretim görevlisi olduğunu söyleyerek övünen bayan yarışmacıdan da bahsetmeden geçemeyeceğim.
Bu hanımefendi, ilkokul çağındaki çocukların bile gözleri kapalı, kulakları tıkalı cevap verebilecekleri birbirinden basit ilk beş soruda ne kadar joker hakkı varsa hepsini kullandı.
Hatta bu jokerlerden ikisini sadece bir soru için harcadı.
Ankara’nın göbeğinde yaşayan sayın öğretim görevlisine arka fonda çalan ve 1823 yılında Ludwig van Beethoven tarafından ünlü 9. Senfoni’nin bitiş bölümü olarak bestelenmiş olup 1972 yılından bu yana Avrupa Birliği’nin resmi marşı olarak çalınan Ode an die Freude (Neşeye Ağıt) “kimin bestesidir” denildi.
İlk önce yarı yarıya ve ardından da telefon jokerlerini kullanıp, şansının yardımıyla desteksiz atarak bildi Beethoven’i.
Zaten bu bilgi yarışmalarındaki joker olayını halen anlayabilmiş değilim.
Yüzde elli, seyirciye sorma, telefonla bir arkadaşına sorma, yarı yarıya, vs vs..
El ipiyle kuyuya inmek denir buna.
1772 - 1846 yılları arasında softalığı ve yobazlığı eleştiren şiirleriyle döneme damgasını vuran ünlü halk ozanı ‘Dertli’ şayet günümüzde yaşıyor olsaydı, “telli sazdır bunun adı, şeytan bunun neresinde” isimli dizeleri büyük bir ihtimalle şöyle değiştirirdi;
“Mavi mi açtın, kırmızı mı; bilgi bunun neresinde”
|