(Güngör Dilmen'in 1959 yılında kaleme aldığı “Midas'ın Kulakları” isimli tek perdelik manzum tiyatro oyununun pabucunu dama atacak olay..)
Mithat Duymazyakıştırır sedye üzerinde ameliyathaneye doğru götürülürken heyecanını gizleyemiyordu. Yaklaşık bir yıl önce işitme kaybına uğrayan kulaklarını yüzlerce doktora muayene ettirmiş ancak olumlu bir sonuç alamamıştı. En son gittiği Muhittin Kulakçıoğlu isimli Op. Dr. kısa bir muayeneden sonra “ben senin kulaklarını büyük bir operasyonla açarım” deyince ameliyat olmaya karar vermişti.
Ameliyathaneye girdiklerinde tam donanımlı 10 kişilik AKUT elemanının bir köşede sessiz sedasız beklediklerini görünce duruma bir anlam verememiş, zaten bunu fazla düşünmeye de fırsat bulamadan narkozun etkisiyle derin uykuya dalmıştı.
Mithat ameliyat masasında hareketsiz yatarken AKUT elemanları onun her iki kulağından içeriye girerek çalışmalara başladılar. Dışarıda ameliyatı gerçekleştiren heyet inanılmaz bir olaya tanık oluyordu. Çünkü Mithat'ın kulaklarından öyle şeyler çıkıyordu ki evlere şenlik. Bu malzemeler karşısında odada adım atacak yer kalmadığından hafriyatı mecburen hastanenin yan tarafındaki boş araziye dökmeye başlamışlardı.
Akşama doğru AKUT elemanları işlerini bitirerek dışarıya çıktılar. Operasyonu yöneten Op. Dr. Muhittin Delerkaçar başka bir şey kalıp kalmadığını kontrol etmesi için Şefik isimli görevliyi Mithat'ın kulağından içeriye gönderdi.
Doktor Kulakçıoğlu aradan 22 saat geçmesine karşın Şefik'in dönmediğini görünce Mithat'ın kulağına eğilerek “Şefikk.. Şefikkk!!” diye bağırdı.
Cevap alamayınca, önce “bana çizmelerimi ve atımı getirin” dediyse de daha sonra yaptığı yanlışlığın farkına vararak “at kalsın, sadece çizmelerimi getirin” dedi ve çizmeler gelince de giyerek Mithat'ın kulağına girip kulak kanalı boyunca ilerlemeye başladı.
Kulak zarının bulunduğu bölgeye gelince buranın tıpkı ozon tabakası gibi delinmiş olduğunu gördü. Büyük bir ihtimalle Şefik buradan geçmişti. İzleri takip ederek yola devam etti. Altı saatlik bir yürüyüşten sonra orta kulağın olduğu bölüme geldi. Burada tam olarak sönmemiş bir kamp ateşine rastladı. Şefik'in mola verdikten sonra iç kulağa geçmiş olabileceğini düşündü. Ancak yaptığı tüm aramalara rağmen onu burada da bulamadı. Şefik resmen kaybolmuştu.
Hava iyice kararmaya yüz tutmuştu. Orta kulağın biraz dışında düz bir alan buldu ve oraya kamp çadırı kurup yanında getirdiği peksimeti yiyerek uykuya daldı.
Sabah erkenden kalkarak tekrar yola koyuldu. Tam Östaki Tüpü'nün yanından geçiyordu ki Şefik'in ucundan tuttuğu dolu bir çuvalı kan ter içinde sürükleye sürükleye getirmekte olduğunu gördü.
Doktor; “Dünden beri sesleniyorum, neden cevap vermiyorsun? Söyle bakim iç kesimlerde başka bir şey kaldı mı?”
Şefik; “Üzerinde 'Yardım kömürüdür, para ile satılamaz' ibaresi bulunan şu dolu çuvaldan başka bir şey kalmamış doktor bey” dedi.
Bunun üzerine doktorun da yardımıyla yardım kömürü çuvalını sırayla sırtlarında taşıyarak akşama doğru orta kulağa geldiler. Daha yarım günlük yolları vardı. Burada kamp kurarak ateş yaktılar ve yemeklerini yiyerek uykuya daldılar.
Sabah erkenden horoz sesiyle uyandılar. Ancak biraz kulak kabartınca horoz sesi sandıkları şeyin Mithat'ın midesinden gelen gurultu olduğunu fark ettiler.
Daha sonra yardım kömürü çuvalı Şefik'in sırtında olmak üzere tekrar yola koyuldular ve ikindi vaktine doğru Mithat'ın sağ kulağından sağ salim dışarı çıktılar.
Kendilerini Sağlık Bakanı ve kalabalık bir medya ordusu karşıladı.
Sağlık Bakanı; “Doktor bey, biraz daha gecikseydiniz AKUT elemanlarını tekrar devreye sokacaktım.. Zira içeride metan gazından zehirlenmiş olabileceğinizi düşünerek çok korktuk.. Çünkü eşinin söylediğine göre Mithat bey ameliyattan bir gün önce üç tabak kuru fasulye yemiş.. Neyse ki şükürler olsun sağ salim dönebildiniz” dedi.
O gece hummalı bir çalışma ile Mithat'ın kulağından çıkan hafriyat basın mensuplarının görüntü alması için yan yana sıralandı.
İşte o hafriyatın sıralı tam listesi:
3 adet baz istasyonu..
72 adet trafik levhası..
38 adet kamyon tekeri..
177 adet tribün koltuğu..
382 parça yemek takımı..
4 adet traktör.. (Birisi römorklu)
16 adet plaka.. (İki tanesinin ucunda otomobil var)
1 adet tank.. (Sanki bunu bir yerden hatırlar gibiyim)
1 çuval kömür.. (Üzerinde 'Para ile satılamaz' ibaresi bulunan)
1 adet canlı kedi.. (13 Kasım 2014 tarihinde Maltepe'de kaybolmuştu)
1 adet toplu iğne.. (Ee pes yani! Bu kadar devasa hafriyat içerisinde toplu iğneyi kim, nasıl buldu halen anlayabilmiş değilim)
Şimdi söyleyin bana sevgili okurlar;
Midas'ın Kulakları mı?
Mithat'ın Kulakları mı?...
|