Evet, şimdi elime kalemi alarak karanlığın sessizliğini derin derin seyrederek kendime yeryüzünde olmayan bir dünya yaratmaya çalışıyorum…
Ve,
Karanlığa baktım, sessizliği dinledim, hayatı önemsedim…
Düşünüyorum…
Yazacak o kadar çok konu var aslında
Mesela
Aklıma ilk gelen siyaset(!)
Çarkıfelek gibi kendi etrafında yıllardır dönen, yenilenmeyen demokratik gibi görünen aslında antidemokratik bir sistem. Ve yine aklıma gelen ölüyü diriltme ya da canlıyı diri diri gömme senaryoları içinde yürütülen kirli siyaset… Şu dönem yazmaya değmez.
Boş verdim…
Ekonomiye bakalım…
Başbakanımız bir konuşmasında “kusura bakmayın arkadaşlar ama halkta para var!. Kimse para yok demesin. Ama harcamıyorlar” dedi.
Bu konuşmaya istinaden ünlü işadamları da çözümü bulmuş...
Bir araya gelerek ekonomiyi düzeltmek için , “kriz varsa çare de var” sloganı ile esnaflar ziyaret edilerek halkı alışverişe teşvik ediyorlar.
Halk sanki daha önceleri sokağa çıktıklarında elleri kolları alışveriş poşetleri ile dolu olarak evlerine dönüyormuş gibi.
Kapitalist ve sanayi ülkelerin başarılı çalışmaları ile “tüketim”, ülkemizde alışkanlık haline hatta moda haline getirildi…
Her şey tüketim üzerine kurulu…
Dahası tükettiğimiz markaların bize sattıkları imajla kendimize kimlik yaratır hale getirildik.
Asgari ücretle çalışanı da ya da hiç çalışmayanı da aynı.
Markakolik…
Kredi kartı borçları büyüsün de büyüsün.
Ağrı dağında zirve yapmak gibi…
Ödemelerini yapamayanların gideceği yerde hapis.
İşadamları diyor ya,
“Bu da gelir bu da geçer”
Nelerde geçer….
|