Bugün içimden hiçbir şey yazmak gelmiyordu. Bilgisayarımın başına geçerek öylesine düşünmeye başladım. Yazacak bir konuyu düşünüp konsantre olmaya çalışırken bir yandan dinlediğim müziğin büyüsüne kapılıyordum. Ruhum sessiz karanlığa yolculuk yapıyor, yıldızlar avuçlarımın arasında…
Gökyüzünde bir yıldız, bendim. Önce hızlı sonra yavaşça kayıyorum karanlığa, hayallerim ve ben… Doğunun münzeviliği ve batının acı çekmesini yaşayan, aynı hisleri taşıyan birlerce yürek gökyüzünde yıldızlara eşlik ediyor…
Dinlediğim müziğin etkileyici sesi havaya yayılırken, ruhumun dans etmesini yaşıyorken, vıdı vıdı sesler önce sağ yandan sonra sol yandan kulaklarımı rahatsız etmeye başlıyor. Suskun ve sakin çarnaçar bir şekilde pencereye doğru yönelerek sokak lambalarının arasında birkaç gölge gözümün önünde…
Kah merak kah dehşet içinde, birbirleriyle kavga eden insanların sorununun ne olduğunu anlamaya çalışmak için pencereyi açarak bakıyorum. Repliğini unutan acemi aktör gibi ne dediği anlaşılamayan çetrefil bir kadın ve maçoluğunu konuşturan göbeği önde asabi bir adamın kavgası… Etrafını saran birkaç kişi ise onları yatıştırmaya çalışıyordu.
Biraz daha dinledikçe, tartışmanın nedeni anlaşılıyordu. Kadın, kocasının sorumsuzluğundan bıkmış, bezgin geçen günün ardından ödenmeyen kredi borcu yüzünden eve gelen haciz işlem yazısı ile tartışma büyüyerek yapılan kavga sokağa taşındı. Ekonomik krizin yaşandığı gerçek kriz sokak ortasındaydı…
Daha öncede kavga ettiklerini duymuştum. İlk defa sokak ortasında karı koca kavgasına tanık oluyordum. Adam tokat atmamak için kendisini zar zor tutuyor, kadının ise ağzından çıkan kelimeleri kulağı duymuyordu. Canı yanan bir kadının didişmesi ve isyanıydı.
İnsancıl davranışların son bulduğu anlardı. Çaresizliğin, mutsuzluğun, maddi manevi ruhsal çöküntü yaşayan bu insanlara en derinden üzüntü duydum, acıdım hallerine. Duygusal atardamarım hızlanarak baskı yapıyordu göğsüme.
“işe gitmiyor” diye bağıran cazibesini kaybeden kadının karşısında, kimliğini yitiren, yetersiz ve değersizliği ile aşağılanan adamın onuru, yaşanan rezillik.
Karı- koca, ahali tarafından yatıştırılarak evine gönderiliyor, etrafı yine o eski sessizlik kaplıyordu. Penceremi kapatarak kalın perdeyi çekiyorum.
Sesini kıstığım müziği açarak bilgisayarımda yazı yazmak için temiz ama hoş olmayan bu sayfayı açtım. Yazdım. Karamsar bir halde düşündüm. Biz yolun neresindeydik, nereye gidiyoruz ve neden…
|