Bir dostum açıklama yapmam için iki soru sordu. İlki, sözün bittiği yer neresi? İkincisi, sözün başladığı yer neresi?
Basit bir anlatımla; söyleyecek sözünüz olmaz, cevap veremezsiniz. Susarsınız... Sözün bittiği yerdesinizdir.
Ortak payda, ortak düşünceler, aniden ortaya çıkan hareketlilik, değişim, kırılma noktası, kader, aşk ve söz söylenmeye başlar.
Başka bir pencereden bakalım. Önce sözün başladığı yeri açıklayalım;
Bir bebek ağlamayla gelir dünyaya. Yolun başındadır, çetrefil bir hayatın başındadır. Birilerine muhtaç olmanın çığlığıdır. Güneşin ilk ışıklarıdır. Varlık olmanın insan olmanın başlangıcıdır. Sırlı dünyaya demir atmak için cılızlığı yaşamanın başlangıcıdır. Işığın en parlak dönemi ilk evredir.
Sözün başladığı yer tek başına doğumla gelen yalnızlık olsa gerek.
Doğmak, sözün konuşmaya başla(n)dığı yerdir.
İkinci evrede kendini tanıma dönemi başlar. Söz söyleme evresinin başladığı yerdir.
İnsanı, doğayı, hayvanları, kendini tanıma deneyimidir. Hayata dahil olma, paylaşma, sevme, sevilme, üzerine basmaktan imtina ettiğimiz gölgemizi tanımlama sürecidir.
Üstümüze gelen hayat ile birlikte, birikimlerimizi tüketerek eksiltiyoruz.
Söz ikinci dönem söylenme dönemidir. Adaletsiz bir dünyayı tanıma dönemi.
Kendini unutma dönemi, yolun sonuna doğru hızla gittiğini düşünme dönemi. Bulanık bir hafıza, iç içe kenetlenmiş senelerin geçtiği dönem. Alacakaranlığa geçiş dönemi.
Işığın zayıfladığı dönemdir… Yolun sonunun görünmeye başladığı dönem. Son adımlar…
İşte sözün bittiği dönem. Sıcaklığı bilmeyen ölümün geldiği an.
Ve giden yalnızlık.
Sözün bittiği yer.
Bugün bir davete hayır dedim. Bencildim belki. Sığınağıma ihanet etmemeydi belki. Arkadaşım şaşırdı cevap veremedi. O an sözün bittiği yerdeydi. Biran sustu. Şiirle cevaplayabildi.
Mevlana C.Rumi ile kurtardı bittiği anı,
“Bir gececik uyumasan, ayrılık kapısını çalmasan ne olur cancağızım? Bir gececik dostların gönlü olsun diye sabahı etsen ne çıkar?”
İşte sözün bittiği yerdeydim.
Sözün başlamasına müsaade etmediğim anın bittiği yerdeydim.
|