Doğa sabaha kadar kendi çalgısını çaldı. Bende onun sesiyle zzzzzzz şarkısını söyledim. Durmaksızın yağan yağmurda cinler, kim bilir gece nerede dans ediyordu. Yağmurla başlayan gece büyülü sesiyle sabahlıyordu. Yağmurun uyutan sesi ile sabahın kendine özgü dinginliğinde dinlenmiş olarak uyandım. Güzel ve verimli bir gün geçirme ümidiyle kahvaltımı yapıp gazetelere göz atarken, telefonum çaldı.
Değerli Hocam Yaşar Bedri Özdemir telefonun öbür ucunda, “Kitapları kütüphaneye yerleştireceğiz” dedi. Kısa bir görüşmenin ardından son günlerde girdiğim arayış ve değişik ruh hali içindeyken yeni bir hazine keşfetme ümidiyle hocamın işyerine gittim. Yüzlerce kitap ve dergileri yerleştirmeye yardım etmek için kolları sıvadım.
Beynini beslediği ateş gibi cümleleri kurduğu bu kütüphane içinde hiçbir evrak atılamıyor. Hepsinde ayrı ayrı geçen yıllar, geride bırakılanlar, yazılan çizilen sayfalar ve anıları vardı. O, kitapları arasında geçmişi yaşayan gezgin, bende rasgele uğrayan bir yolcu idim.
Her biri birbirinden değerli eserler tozlanmış ve sararmıştı. Tek tek hepsini gözden geçirip temizlenmesi gerekenleri temizleyerek yerli yerine yerleştirdik. Kütüphanede yer kalmadı. Raflara dizdiğimiz kitaplar kadar da kolilere yerleştirmek zorunda kaldık.
Gözüme kestirip beğendiklerimi aldım. Yaptığı bazı resimlere de el koydum. Hocam anılarında gezinirken bende kendimce dersler çıkarıyordum. Çok önemli dersler.
Kitaplar arasında gezinen Hocamın bir sabah gibi çocukluğunu, bir öğlen gibi gençliğini bir akşam gibi bilgeliğe ya da yaşlanmaya doğru giden adımlarını gördüm.
Kitapların arasında Hocam sanki ab-ı hayatı arayan, bende ölümsüzlüğün sırrını bulmaya çalışıyordum. Arada sırada beni paylayarak kendime gelmemi sağlıyordu.
Eğer bir kütüphaneniz hızla büyüyorsa kesinlikle bir odayı ona göre düzenlemek gerekiyor. Kitapların bulunduğu mekân, başımızı gövdemize çekerek kendimizi kapattığımız sığınağımızdır. Buluşların, arayışların, umutların, acıların, yaşandığı bu sığınağın daha kullanışlı halde olması üretmenizi sağlıyor, dahası yaratıcılığı da artırıyor.
Çeşit çeşit kitaplar arasında geçen yorucu bir gündü. Hiç bu kadar çalışmamıştım. İşe yaramaz gibi gözükenleri atmak istedim, attırmadı. Gözlerim açık içime dönerek düşünmeye başladım. Hepsi değerliydi. Yılların birikimiydi. Her biri kitapçıdan özenle seçilip alınmıştı. Belki de yeni cümlelere ısınmak için kitap seven benim gibi insanlar onlara el değdirecek yeniden raftan indirip okuyacaktılar.
Müthiş bir birikimin bulunduğu bu kütüphaneyi yeniden yerleştirmeye çalıştık, yine de bitiremedik. Yüzde kırklık bölüm bitmiş gözüküyordu.
Rengârenk değişken bir tinsellik yaşadım. Tozlu raflarda kitapların kokusunu hissetmek ve onlara dokunmak bambaşka bir duyguydu. Farklı bir hava, farklı bir renk.
Güzel bir hafta sonu. Ve yağmurlu, bereketli bir günün sonunda güzel bir hikaye de yakaladım..
|