Zifiri karanlıkta esen rüzgârın çıkardığı ses farklı bir sükûnetlik yaratıyor. Yazmak için anı yakaladığım anda ruhumdan esen rüzgârla başlıyorum yazmaya… Cama vuran yağmur damlaları alıp götürüyor hayallerin peşine. Karalıkta uzayan ince bir yolda yolculuğum başlıyor. İç dünyamın tek başınalığına takılıyorum… Yine huzurluyum…
Düşünür müsünüz bilmem; çelişki dolu bir ruhun en kötü yansımalarını… Bazen düşersiniz. Kimse yoktur etrafınızda. Döner kendinize sarılırsınız. Bazen etrafınızda birçok insan vardır ama yine en iyi sığınağınızdır kendiniz. Yazmak için en iyi anlardır. Beyaz sayfa ile beraber yalnız başına.
Düşünürsünüz sadece… Üzülmenin güzelliğini yaşar, acı çekmenin mutluluğunu tadarsınız. Yürekten hissetseniz de her şeyi üretkensinizdir aslında…
Düşünür müsünüz bilmem; yaşamınızda önemli bir olay var sanırsınız. Hâlbuki sonunda masanın üzerinde yanan mumun ömrü kadar olduğunu fark edersiniz. Ve mum sönene kadardır öylesine hayalleriniz…
Ruhunuzdan biri mum gibi erir, dökülür kâğıt üzerine… Kırılır ayaklar altında kendi kendinize ezilirsiniz. Ayakta kalma direncinizdir, güçlüyseniz. Diğer ruhunuza sarılırsınız.
O zaman mumum verdiği ışık kadardır üzüntünüz.
Düşünür müsünüz bilmem; renkli mumları bir arada. Her biri farklı ışık saçar odanıza.
Her birinin yaydığı ışığın gölgeleri yansır duvara. Ama aslında can çekişir gibi kıvranır gölgeler. Tıpkı renkli hayallerinizin ölmesi gibi. O anda yolun sonuna gelirsiniz.
Her birini rüzgâr tek tek söndürürken sizinde hayaliniz biter.
Karanlık kaplar siyah bir örtü gibi yaşamınızın üzerini. Uyku üzerinize çöker, uyuyamazsınız.
Mumlar erirken; inancın kaosa sürüklendiğini görürsünüz. Sorgulamalar sarılır gerçeklere. Mumum alevi ateş olur iner yüreğinize. Ve dışarıda yağmur ağlarken sessiz sessiz. Siz yeni hayal kurmanın umudu içine girersiniz. Sıyrılır çıkarsınız o karamsar ruh hali içinden.
Dersiniz; ben varım yinede… Çok şükür yaşıyorum… Koşarsınız başka bir hayalin peşine…Ve uykunun sükunetliğinde gün yeniden başlar…
|