Can sıkıcı ekonomik gelişmelerin yaşandığı bu günlerde günümü bir film izleyerek tamamlama arzusu ile ‘’Osmanlı Cumhuriyeti’’ filmini izlemeye gittim.
Can Dündar’ın ‘’Mustafa’’ belgeseline karşılık yapıldığı söylenen dram, komedi, tarih içeren bu filmi izlerken etkilendiğimi açıkça söyleyebilirim.
Film 1888 yılında başak tarlasında kargaları kovalayan küçük bir çocuğun (Atatürk olduğu mesajı verilen) ağaca çıkarak kafes içindeki kuşu kurtarmaya çalışırken kafası üzerine düşerek ölüyor gibi mesaj verilerek başlıyordu.
Yıl 2008 ve Padişah 7.Mustafa. Ülke Amerikan işgali altında….
Elleri silahlı Amerikan askerleri bir tarafta, yalaka ve şakşakçılar diğer tarafta 7.Osman’a ‘’padişahım çok yaşa’’ yağ çekme trajedisi ile devam ediyordu. Daha çok düşündürdüğü için gülemediğim dahası yüzüme tokat gibi çarpan gerçekler anlatılıyordu…
Ata Demirel, duruşuyla rolünün hakkını yeterince verdiği için kendisini kutluyorum...
Türkiye Cumhuriyetinin olmadığı, Ankara’nın küçük bir kasaba şeklinde gösterilmesi ve 15 vilayetli AB yanlısı bir hükümetin akabinde trajikomik ülke olarak gösterilmesi çok onur kırıcı idi. ‘’Ulusalcılık’’ kimliğim öne çıkarak gözyaşlarımın akmasına neden veriyordu.
2008 yılı ve Amerikan askerlerin Osmanlı Devletini işgal etmesi ‘’ya gerçek olsaydı’’ padişahın eli kolu kısaca basireti bağlanmışçasına dahası İbrahim Paşanın Amerika ve Fransızlara demogoji yapması, düşünüyorum da bizleri ne hale düşürürdü.
Günümüzde İbrahim Paşa gibi maddiyata tapan birçok insana rastlamak da mümkündü aslında..
Filmin kahvede geçen bir sahnesinde ‘’ulan memleket batıyor bu liboşlar pişpirik oynuyor’’diyerek sözde direniş göstermeye çalışan ‘’laf olsun torba dolsun’’ diyenler günümüzde de çokça mevcuttu.
Boşnaklı koruması Yadigar, Padişah 7.Osman’ı uyarıyor;
‘‘Bir insan, ülkesinin esaret altında olmasına üzülmesi, vatan hainliği midir yoksa ülkesini sevmesi midir’’?
‘’Bu toprakların insanı ölümü, esarete tercih eder’’
700 yıllık aslan kediye boğduruluyordu..
Film insanı güldürmüyor, yormuyor ama üzüyordu her bir sahnesinde..
Tahtan indirilen padişah, yerine geçen torununa ‘’sen Fatih’in, Selim’in, Kanuni’nin torunusun’’ uyarısını yaparak devamında Bodruma sürgüne gönderiliyordu..
Giderken de filmin sonuna doğru;
‘’Elveda şehri İstanbul, sevdiklerim sana emanet’’
Filmin izlenmeye değer, en çarpıcı ve tam anlamıyla vermek istediği mesaj, son cümlesinde saklıydı aslında.
‘’Bu işgalciler ilk geldiklerinde şöyle babayiğit biri çıkıp da geldikleri gibi giderler diyemedi’’
Salondan çıktığım anda düşünmeye başladım…
Osmanlı İmparatorluğun devamında bizler ne halde olurduk.
Günümüzde kullanılan kelimelerin yersiz tartışması yapıldığı ‘’hamdolsun’’ Atatürk gibi bir lider dünyaya geldi demeliydim.
Osmanlının son dönemlerinde özellikle İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar ve Ruslar değil de Amerikan mandası altında olmamızı ve onun işgalinin işlenmesi ayrıca sorgulanması gereken başka bir ayrıntı mıydı?.
Gizli elin ve dünyanın her bir tarafında bulunan jandarmaları, dünya üzerinde kara bulut idi.
Filmi mutlaka izleyin..
Özellikle öğrencilerin izlemesini tavsiye ederim.
Gani Müjde’ye söyleyebileceğim son söz.
Emeğine sağlık.
|