Dostluk, arkadaşlık, insanlık adına içimden öylesine bir yazı yazmak geldi. Yaşama dair, okuyup unutulup gidecek belki de okunmayacak bir yazı yazmak. İnsanların hayatına girip çıkanlar. Her gelenin verdiği mutluluk kadar çıkarken verdiği acılarla yaşamımızı etki eden, zarar ve huzursuzluğu anlatmaya çalışan ister melankolik deyin, empati kurularak düşünülmesi gereken öylesine bir yazı yazmak istedim.
Bir ömürlük hayatımızda denesek bile değiştiremeyeceğimiz şeylerin olduğunu biliyorum. Herkes kendi senaryosunda başrolü oynuyor. Yönetmeni olmayan her birimiz için hazırlanmış senaryoların oyuncularıyız yaşamımız da.
Sevgiyi bilmiyoruz. İnsanların bizde uyandırdığı heyecanı, bizi güldürmelerini ve bizde yarattığı eğlenceli duyguyu ve sevilmeyi seviyoruz. Biz çok benciliz belki de. Hâlbuki sevgiyi bilsek yaşlılara saygı, çocuklara sevgi, tüm insanlara saygı duymayı ve onlara sevgi ile yaklaşmayı, tahammül edebilmeyi, hoşgörü ile bakabilmeyi bilebilirdik. Etrafımızda bulunan aile büyüklerimiz veya arkadaşlarımıza sahip değildik hepsi yanımızda emanet duran insanlardı. Bunu fark edebilsek kimseye kırıcı söz söylemez, sergilediğimiz davranışlarla etrafımızdakileri üzmezdik belki de.
Tüm yaşamımızda verdiğimiz bir sınav vardı. Yaşam sınavımızda herkes kendi senaryosunu oynadığı için çeşitli senaryolarla karşılaşabiliyoruz.. Bize mutluluk verenleri alıyor geri kalana yüz çevirebiliyorduk. Farkına vardığımızda ise hayatın içinde kendimizi buluyor ve boşluğa düşebiliyorduk. Bu tür sıkıntılı anlarda bize teselli verecek arkadaş veya aile bireyi arıyor yine kendi hatalarımızın çözümünde ayaklarımızın üzerinde duramayacak kadar bencillik yapabiliyoruz. Etrafımıza baktığımızda etik değerlerimizin ne kadarına sahip çıkıyor ve yaşamımıza ne kadarını uygulayabiliyorduk. Suçlayacak, anlatacak hep bahanelerimiz hazırdı her zaman.Aynaya bakmaktan kaçıyor belki de görmek istemiyorduk hatalarımızı..
Bazen yaşamımızda güzel sürprizlerle de karşılaşırız. Hepimizin yaşamında bu tür anılacak ve sonrada unutulup gidecek tatlı sürprizler olmuştur. Her güzel geçen anlarımızın değerini bilemediğimiz gibi bir sonraki zamanlarda anabileceğimiz güzel hatıralarımız unutulup gidebiliyor. Yaşamımızda geriye bakarak güzel anlarımızı hatırlayabilmeliyiz aslında.
Gelgitlerle bazen de fırtınalarla yaşadığımız yaşamımızda her şeye rağmen sıkıca sarılmak gerekir. Bunalmak sıkılmak veya her birimizin yaşamımızda bir şeyler eksik olsa da bulunduğumuz odadan gökyüzüne bakarak gökkuşağını görüyormuş gibi gülümseyebilmeliydik hayata. Mutluluğu güneşin ışıklarında arayacak kadar uzak görsek de. Ona ulaşamasak ta başımızı kaldırıp ona bakabilir güzelliğini görebilir ve o hayallerimizin peşinden gidebiliriz.
Geceyi gündüze çeviremeyeceğimizi bilerek kurulu düzenin çarkları arasında sağa sola giderken özgürlüğümüzün tadına vararak tüm yüreğimizle güzel ve sevgiyle yaşama sarılarak sürdürebildiğimiz hayatta gelip geçici olarak yaşayarak bakabilmeliyiz.. Değiştiremeyeceğimiz insanları değiştiremeyeceğimiz dünyanın yegâne değişimi olmaya çalışarak mutluluğu yakalayabilmeliyiz.
Yaşamayı nasıl istersek nasıl düşünürsek o şekilde gelir bize. Hayatımıza girenler ve çıkanlar sadece bizim çağırdıklarımız ve gönderdiklerimizdir. Hayallerimizi hep yüksek tutmak bize mutluluk verecek pozitif yaşamamıza katkı sağlayacaktır.
Bilmediğimiz ve beklentilerimizde oynadığımız bu senaryo bize yaşamımızda heyecanlı bir film seyretme hazzını veren izlemeye değer kılan ve sonu belli olmayan bir yaşamı sunarız kendimize. Senaryo da diğer oyuncuları seçmek bize kalmıştır hangisine izin verirsek bizimle oynar kimi kabul edersek onunla dans ederiz. Hepimiz birer figüran olarak sürprizlerle giden koskoca bir ömür tüketiriz farkında olmadan. Farkına vardığımız zaman ise hayatın içinde buluyoruz kendimizi.
O anda anlıyoruz hayatın üç günlük ve geçici olduğunu.
|