Biliyorum harfler suskunluğunu yaşıyor sende. Dağılmışsın yine, başıbozuk. Kelimeler dolambaçlı ağzında. Cümleleri kuramıyorsun bir türlü. Geveliyorsun. Karamsarsın her zaman olduğun gibi.
Yüreğinde yine aynı husumet. Kaplıyor içini, daralıyorsun. Yine aynı ikilemler beyninde, gidip geliyor dalga dalga. Ne yapsan bilmiyorsun, gitmek ve kalmak arasında sıkışmışsın daracık odanda.
Nefesin baskı yapıyor kafesine, korkuların kaplıyor her bir köşeni. Oyunu bozup, terk edip gitme planı tüketiyor seni. Susuz kalan yüreğin su almak istemiyor. Hep akan sularda kaybolmak arzusu…
Yüreğindeki damarlarında fırtınalar kopuyor. Patlamak istercesine. İçine kadar işliyor yağan ince ince yağmur. Akıyor ciğerlerine… Suya karışmak istercesine, kendine yarattığın dünyanda küçülüp yok olmak...
Hüzün ve sevinç bir arada… Yüreğindeki sır, isyan ediyor sende. Gitmek istiyorsun bu düzenbaz hayattan. Kıvranıyorsun soyutlanmış gerçeklerden. İnce ve hassas bir ruh sağ tarafından can çekişiyor. Derdine çare yokmuş gibi…
Kelimelerin suskunluğu arasında keskin bıçak saplanmış yüreğinde. Hüzün, ışıltısı kaybolmuş gözlerinde puslu gölge. Çıkmaz sokaklardasın, açılmayan kapılar sana sırtını dönmüş. Yoğun duygular içinde nefessiz kalışını izliyorsun. Kirlenmiş havayı koklamak istemiyorsun. Ölecek yer arar gibi, arayıştasın. Toprağa karışıp yok olmak için. Yapamayacağını düşünür, yapacaklarından korkarsın. Bir fincan umudu dahi geri çevirir, güneşin girmesine izin vermiyorsun yüreğine…
Bezgin ama yılmadan esen bir rüzgâr seni arkandan sürüklüyor. Sesinde acı çeken nağmeleri. Uğulduyor kulaklarında uzun uzun. Kuytu köşelere saklanarak kaybolmak istiyorsun. Karanlık çöküyor üzerine, seviyorsun aslında, içinden çıkamıyorsun. Sessizliği seviyor ve yine sarıyor benliğini, sendeki sensizliğin… Yakışmıyor yüzüne o garip, çilekeş, hüzün.
Aşk, gökten zembille düşse, mühürlü yüreğini açmazsın belki de. Belki yaralısın belki herkeste vardır aynı yara. Sessizliğinle derin yaralar büyüyor yüreğinde. Ruhun yine kaybolmak üzere, cebelleşiyor kendi kendine…
Dün yaşadığın sevinci, bugün acı hüznünü taşıyor benliğin. Özlemin içinde tek başına. Çıkmışsın hayallerde göç yoluna. Gitmek… Sadece sonsuzluğa ya da hüzün adasında izini kaybettirmek istiyorsun.
Oysa biliyorsun, havasını soluklandığımız bu yeryüzünün insanıyız. Göğsünü saran aşka yüreğini kapama, aç gözlerini. Işıl ışıl baksın gözbebeğin… Çalsın nağmeler etrafında. Koşup gelsin mutluluk ayakların dibine.
Ben biliyorum ki seninkisi sadece vurdumduymaz bir kaçış…
|