Ürküyorsun sende bir adım atmaya. Her zaman güçlü göründüğün için. Yüreğinde seni taşıyan senin, iyimi kötümü olduğundan emin değilsin. Dışarıda yağan kardan uzaklaştığın gibi, eve koşman gibi uzaklaşıyor, sarılıyorsun kendine.
Kendini kötü hissettiğin anda arayıp gel diyemedikten sonra neye yarar sevmek. Oysa şuan olduğu gibi, açıklanamaz bir terk ediş, kaplıyor ruhunu yeniden. İster iç hesaplaşma de adını ister vurdumduymazlık. Bir tarafında yorgun benliğin, diğer tarafında onurlu dik duran asil yanın. Her ikisi de istediğini veremezse, içini kaplıyor açıklanmayan bir boşluk. Düşünüyorsun o anda “kalamam artık bu şehirde.”
Ne yapsan dolduramaz, nere kaçsan bilemiyorsun. Hüzün yine aynı hüzün üzerinde bir örtü, sana en yakının. Yine istemediğin görünen dik duruşun ve içinde yok olan sevgin. Kıvransa da her iki yanın, belli etmiyorsun bu soğuk gecelerde.
Yok işte, içinde gizemli parmaklar, inceden inceden akan yüreğini sarıp sarmalasın. Yok işte etrafında seni anlayabilecek, içini kaplayan kasvetli havadan çıkaracak kimsen. Olanı da görmüyor, istemiyorsun belki de. Sana yakın olanda usandı seni dinlemekten…
Senin inisiyatifin dışında gelişen olayların alacağı karar seni hep zorluyor. Ne kadar mücadele edersen de et, değişen şartların seni eziyor. Etkiliyor istemeden. Acı düşünceler kalbinin her bir hücresini umutsuzluk ağıyla örüyor. Ani karar veriyorsun. Karşındaki kişiyi yürekten kırabileceğini düşünmeden. İşte hayat boş ve içini saran yine o acı veren melankoli.
Biliyorsun bir zamanlar mutlu olan yanın şimdi yaralı. İstemiyorsun tek başına hep gece karanlığını yaşamak. Ve senin tek şahidin dışarıda yağan bembeyaz kar. Soğuyan hava, yüreğinle arkadaş. Çektiğin ıstırabı bilen buzla kaplanan yüreğin. Her bir zerreciğinin donma belirtisi, takıntıların ve hüznün. Dalıp gidiyor bakışların sonsuzluğa. Oysa seninde bu şehirde, beyninden kalbine inen renkli ışıklar saçan yolu bilmeye, yaşamaya hakkın var.
Bir bulut arıyorsun gökyüzünde. Üzerinde oturup herkesi gözlemlemek ve yukardan bakıp gözyaşlarınla ağlamak için. İnce ince, narin narin yeryüzüne akıtmak. Ve bir rüyada yaşıyor olmak…
İşte orada içindeki üzüntüyü görmezler, duymazlar sesini. Ardından oyalanır ve başka nağmelerin peşinden koşarsın, ne güzel. Bir buluttan diğer buluta uçarak, kayarsın semada… Oysa kandırsan da kendini orada da yine tek başına…
Hızla kendini toparlasan güçlü olsan da, özgüvenini kaybetmesen de, güçlü değilsin aslında. Biliyorum yeni bir umutla, beyaz güvercin göndermek istiyorsun karlı dağlara. Bütün herkesteki hüzünleri götürüp bıraksın diye. Uzaklaşsın bu şehirden terk etsin bu sokakları. Köklerini saldığın bu şehirden söküp almak istersin. Arzuladığın ve kaybettiğin sevgiyi gözyaşlarınla, ardından bırakıp, hüzün adandan çıkmak istersin. Artık kalp bağın zayıf, koptu kopacak…
Sorumlulukların olmasa, sana güvenenlerin sensiz yapacağını bir bilsen. Ve soğuk bir eli yüreğinde hep taşıdığını bilsen de, neye yarar kalmak, bildiğin tek bir şey var. İstiyorsun sende, sadece buralardan gitmek…
|