Gecenin yalnızlığında gökyüzüne baktım, yıldızlar görünmüyordu. Kömürün yarattığı hava kirliliği, zifiri karanlığın üzerine çökmüş bir şekilde ağırlığını hissettiriyordu. Yazın nefes almak için açtığım pencereyi kışın açmamak için hep kapalı tutarak her akşam yıldızları görme ümidiyle buğulanmış camın ardından gökyüzüne bakıyordum.
Dağıtılan kalorisi düşük kömür yardımları ile 2008 yılı sonunda gelmesi planlanan doğal gaz beklentisi Karadeniz’in derin sularına gömülmüştü. Koca bir yıl bitmek üzereydi ve ülkemizde en ucuz şey bekletilmekti…
2008 yılı türban çözümü arayışına giren başbakan Tayyip Erdoğan, İspanya’daki konuşmasında ‘’velev ki siyasi simge olsun, başörtüsünü yasaklamak mı gerekir’’ sözleri ile Ocak ayın ilk günleri başlıyor ve yılın ilk ayı 20 kişinin acı ölümüne neden olan Davutpaşa’daki patlama ile tamamlıyorduk.
Şubat ayın en önemli olaylarından ilki yürekleri ağlatan Almanya’daki yangında 9 Türk’ün yanarak can vermesi idi. Diğer olaylar Dağlıca baskınında yargılanan 8 askerin yargılanması ve TSK’nin Kuzey Irak’a kara harekâtının düzenlemesi.
Sonuç ise; ülke insanımızın 1.sınıf insan muamelesi görmesi için birbirimize kenetlenmemiz gerektiğidir.
Mart ayın gündeminde ‘’türban genelgesinin durdurulması, Ak Parti’nin kapatılma davasının açılması, Ergenekon Operasyonu ve Cumhuriyet Gazetesine yapılan saldırı vardı. Toplum geçmişi çok kolay unuttuğundan bu tur olayların yaratılmasının hiçbir önemi olmayacaktı…
Nisan ayının en üzücü olayı Akdeniz Üniversitesinde silahlı kavga, ‘’barış elçisi’’ gelinin Gebze’de öldürülmesi ve Hüseyin Üzmez’in tutuklanması idi. Çok farklı olaylarla gündem saptırılmıştı...
Mayıs ayında kraliçe Elizabeth’in Türkiye’ye gelmesi görüntüleriyle gündem birkaç gün meşgul edildi, ardından CHP Genel merkezinde tele kulak skandalının patlak vermesi bomba gibi düştü. Sonuç ise; Anayasanın resmen ihlal edilmesinin izlenmesiydi..
Haziran ayı, Banker Kastelli intiharı ile başlıyor, Anayasa Mahkemesinden ‘’türbana ret’’ cevabı ve lüzumsuz bir konu sayesinde, yarıyıl dönemi kapanıyordu.
Temmuz ayı ABD İstanbul başkonsolosluğuna düzenlenen kanlı saldırı, 3 Alman turistin Ağrı Dağı’nda PKK’lı teröristlerce kaçırılması, Güngören’de bombalı saldırı, ardından AKP’ nin kapatılmama kararının açıklanması ile partililerin yaşadığı mutluluk ve meşhur ‘’yola devam’’ sloganı.
Önceden planlanan olaylar eyleme dönüşerek yaşam devam ediyordu.
Ağustos ayın en önemli olayları; yurt binasının çökmesi ile ölen öğrencilerin yürek parçalaması, Montrö Antlaşması hiçe sayılarak Amerikan savaş gemilerin boğazdan geçmesi ve insan hayatının bu kadar ucuz olduğunun görüntüleri…
Eylül ayının önemli olaylarından ilki Başbakan ile Aydın Doğan arasında geçen ve gündemi boş yere meşgul eden yersiz polemiği; diğeri ise Almanya’da süren davada Deniz feneri yolsuzluğunun asıl suçlularının Türkiye’de olduğunun açıklanması idi. Eylül ayı Fırat ve Kılıçdaroğlu düellosu ile ortaya çıkan eroin kaçakçılığı ve hayali ihracat skandalı ile ay kapanıyordu.
Yolsuzluk ve yoksulluk ülkemizin kaderi gibi gösteriliyordu…
Ekim ayının yürekleri yakan 15 şehit verilen Aktütün saldırısı, 4 şehit verilen Diyarbakır polis okulu servisinin taranması, 10 Ekimde Dünyayı vuran Ekonomik kriz ve İmralı’da yatan şerefsiz bebek katili adına yaratılan gerginlikti.
Orta doğuda oluşturulmaya çalışılan çatışma sonucu yeni bir illegal devlet kurma çabaları…
İngiliz düşesinin Kasım ayı ilk günlerinde yurtlarda gizli çekim yapmasıyla ortaya çıkan kurumların düzgün çalışmadığı skandalı, Türk gemilerinin Yemen açıklarında kaçırılması ve gündeme bomba etkisi yaratan CHP’nin çarşaf açılımı… Sonuç, kimlik krizi…
Aralık ayının en önemli olaylarından ilki kurban bayramında 134 kişinin trafiğe kurban verilmesi, ‘’İrticai tutum ve davranışları’’ tespit edilen 24 askeri personelin TSK’dan ihraç edilmesi, sonuncusu ve sözde aydınların Taşnak ağzıyla hareket ederek Ermenilerden özür dileme kampanyasını başlatmış olmaları.
Sonuç ise; ciddi devlet olma çabalarımızın sürekli baltalanması…
Her yıl olduğu gibi bu yılda, senaryolar gizli eller tarafından düğmeye basılmış gibi sahneye kondu ve kaybedilen yıllara bir yenisini daha ekledik.
İşte bir yıllık karnemiz…
Yarısı karalanmış koca bir sıfır…
Bu yılda sınıfta kaldık…
Karşılamak üzere olduğumuz yılbaşında ekonomik krizi, yaşanan kâbus gibi olayları bir tarafa bırakalım.
Dağ başında tertemiz havada, büyülü bembeyaz karın arasında çam ağaçların resmini çekmek ve doğayı seyretmek, büyülü ve romantik bir ortamda bulunmak huzur verici ve dinlendiricidir.
İliklerimize kadar işleyen soğuk hava, yağan karlave bembeyaz karın yaydığı derin huzuru yaşamaya ne dersiniz?
Sevdiklerinizle beraber 2009 yılına yeni umutlarla dünyaya barış ve herkese ‘’mutluluklar’’ dileyerek her şey gönlünüzce olsun diyorum...