Koca bir yılı daha bu kadar hızlı bir şekilde geride bırakabileceğimizi hiç düşünemedim. Ve bu koca bir yıla birçok olayı sığdıracağımızı da. Takvimin on iki ayını da tükettik hep birlikte… Günler yavaşmış gibi geçti, oysa oldukça hızlı geçti benim için…
Bir zamanlar yeni doğmuş bir bebek vardı. Önce emekledi. Yürüdü. Eksikleriyle şimdi büyüyor. Bebekken de güzeldi ama şimdi daha güzel sanki. Ona ilgi ve merak da gün be gün artıyor. Aynı zamanda her geçen gün de yüreğinde barındırdığı kültür zenginliği ravzada büyüyor.
Kim bu çocuk?
İşte o çocuk Efece Haber internet gazetesi.
Yılın kıyısından, arkama dönüp bakıyorum. Uzunmuş gibi görünen oysa oldukça kısa bir yolmuş meğer. İster adına ömür yolu de, ister gelip geçen mukadderatımız de; bedel ödemeden aşamıyorsun işte o muazzam ama bir o kadarda meşakkatli yolu…
Aslında belki de ne kadar yol aldığı önemli değildi… Belki de diğer internet gazetelerinden daha üstün olmak gibi bir beklentisi de yoktu. Üstün olmak önemli değildir çünkü. Önemli olan dünkü halimizden ne kadar daha üstün olduğumuzdur.
Yazı yazmak kalemini satmak değildir… Üç-beş kuruşluk insanlara boyun eğmekte değildir. Yapılan işin güvenilirliği, dürüstlüğü ve ilkeli duruşu önemli olandır benim için…
Düşünüyorum. Arkada bıraktığım, gelip geçen bir yıllık yazarlık mukadderatıma.
Kâh yazılarıma eleştiri alarak dikkate aldım, kâh övgü alarak onura oldum ama hep daha iyisini yazmayı arzu ettim. Uzakta bekleyen bir ışık vardı benim için ve ben ona ulaşmalıydım. Sürekli yeni bir şeyler üretmeliydim. Yüreğimdeki gizliliğin verdiği gizemli ve büyülü halleri kâğıda dökmeliydim. Köşe yazıların dışında uzun uzun yazıları yazarken içinden çıkmak istemediğim o anlar ve gözümün önüne gelen, bilinçaltımdaki ravzada saklı kalan kurgular içindeki kırılmışlıklarım ve üzüntülerim, beynimin incecik yolları arasında sıkışıp kalıyor. Henüz hala daha kapatamadığım bazen beyaz, bazen beyaz olmayan kelimelerle dopdolu olan o karmaşık renklerle dolu sayfaların sonucuna, geçen bu süre içinde henüz varamadım.
Çok sevdiğim yakınımın ölümü son aylara denk geldi. Asla silemeyeceğim bir tarih yazdı dimağımda. Artık yaşam anlamsız ve ruhsuzdu benim için… Yol aldığım bu karanlık dehlizin kahramanı olamazdım artık. Hobilerle başlayıp fobilere dönüşen olayların akışı… Karmaşık gündeme henüz çıkarmadığım, dört duvar arasına sıkışan ruh hallerim… Kâh yazdım, kâh yazmayıp arayı uzattım. Hüznü, neşeyi, ayrılığı, sevgiyi, saygıyı, kederi, ölümü, övgüyü, yergiyi sığdırdım geçen bunca zamana. Belki de farklı farklı olaylarla geçen koca bir yıl epik bir deneyim oldu…
Nurcan Ofluoğlu Şen
|