Bugün sevgililer günü. Bu özel günde herkes sevdiği kişiyi hatırlayacak ve ona bir çiçek ya da hediye ile sevgisini anlatacak. Peki sevgiyi anlatmak için tek gün yeterli mi sizce?
Hayatta paylaşılmayan iki şeyin hiç değeri yoktur. Biri bilgi diğeri ise sevgi.
İçimizde bolca olduğuna inandığımız sevgiyi nedense harcarken çok cimri davranıyoruz. Eşimize, çocuklarımıza, arkadaş ve dostlarımıza sevgimizi göstermek bizi belki de rahatsız ediyor. Ama düşünün bir kere; işten geldiğimizde çocuğumuza sevgimizi söyleyip onun saçını okşadığımızda ne kadar mutlu olacak. Ve bu sevgi bize katlanarak geri dönecektir emin olun.
Sevdiğimiz kişilere sevgimizi hissettirmeliyiz. Sadece mecburiyet gibi söylenmiş ‘’ seni seviyorum ‘’ cümlesi bazen dünyanın en anlamsız cümlesi bile olabiliyor.
Sevdiklerimize sımsıcak sarılalım, gözlerinin içine bakarak sevgimizi onlara söyleyelim. Söyleyelim ki aynı sıcak duyguları onlar da bize yaşatabilsin. Sevgi paylaşarak çoğalır. Biz de sevgimizi paylaşarak çoğaltalım.
Bundan birkaç yıl önce oğlumdan ayrı kalmak zorunda kaldığım bir dönemde, oğlum bana telefonda şöyle söyledi; ‘’Anneciğim biliyor musun şu anda kucağım da ne var?’’ Ne olduğunu sorduğumda ise; ‘’Senin yolculuk yastığın var. Ne zaman seni özlesem ona sarılıyorum ‘’dedi.
Bu sözün üzerine internetten okuduğum bir hikaye aklıma geldi ve hemen gümüş, içi kadife kaplı bir kutu alıp içini nazar boncukları ve kuru güllerle doldurdum. Bolca parfümümden sıkmayı da ihmal etmedim ve oğluma gönderdim.
İliştirdiğim nota ise; Birtanem bu kutu sevgi kutusu ve içi sevgim ve öpücüklerimle dolu. Ne zaman beni özlersen onu aç ve sevgim ve öpücüklerim seni sarmalayacak dedim.
Kargonun ulaştığı günün ertesi sabah oğlum beni büyük bir sevinçle aradı ve’’ Anneciğim gece seninle uyudum, sevgin ve parfümünün kokusu yanımdaymışsın gibi hissettirdi bana ‘’dedi.
İşte sevgili okuyucularım sevgiyi nerede olursak olalım paylaşabiliriz.
Bugün sevgilisi olmayanlar muhakkak kendilerini yalnız hissedeceklerdir. Ama ben onlara diyorum ki neden kendinizi şımart mıyorsunuz?
Hemen dışarı çıkıp, sevdiğiniz bir şeyler yapabilirsiniz. Sinemaya gidebilir ya da kendinize pasta ısmarlayabilirsiniz. Belki de küçük bir hediye ile aslında ne kadar özel olduğunuzu kendinize hissettirebilirsiniz. Sevgilinizin olup olmaması önemli değil, hepiniz çok özelsiniz.
Yalnız olmanız sadece bir durumdur ama bu sizin özel bir insan olduğunuz gerçeğini asla unutturmamalı. Sevgilerimle…
***
Sokrates’in Hanımı
( Bugünkü hikayemizi de yine Yazar Cevdet Kılıç’ın hazırladığı ve benim çok sevdiğim Bilgelik Hikayeleri isimli kitaptan , günün anlam ve önemine uygun olarak sizlerle paylaşmak istedim.)
Sokrat, vücut yapısı olarak çok çirkin ve zayıf bir yapıya sahiptir. Kel kafalı, soğan burunluydu. Hanımı Xanthippe ise güzel bir kadındır. Sokrat’ı filozof yapan en önemli sebebin hanımı olduğu rivayet edilmektedir. O, dışarı çıkıp öğrencileriyle birlikte olmasını kıskandığından, Sokrat’ın evi hanımı tarafından cehenneme çevrilmektedir.
Evde her gün kavga vardır. Bu yüzden Sokrat’da bir an evvel kendini dışarı atmaya çalışmaktadır. Bir gün talebeleriyle birlikte sokakta ders yaparak yürürlerken, o esnada evlerinin önünden geçmektedirler ve Sokrat’ın anlattığı konu da evliliğin faziletleridir.
Tam bu sırada hanımı bulaşık suyunu balkondan Sokrat’ın ve dolayısıyla talebelerinin başına boşaltmıştır. Sokrat ise, hiç istifini bozmadan, talebelerine dönerek; ‘’ Evlenin! Evlilik çok kutsal bir müessesedir. Evlenin! Hanımınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz, kötü çıkarsa filozof olursunuz…’’ demiştir.
Görüyorsunuz ya sevgili okurlarım evlenince iki türlü de karlı çıkıyorsunuz. Önemli olan olaylar değil, olaylara bakış açınız, olayları nasıl değerlendirdiğinizdir. Güzel ve sevgi dolu bir hafta diliyorum hepinize…Sevgiyle hoşça kalınnn…
Dr. Hülya ÜNAL
Aile ve Yaşam Koçu
|