‘’Köpekleriyle yatarlar kalkarlar’’ sözünü söyleyen Başbakanımız için geçmişten bir anımı anlatarak hayvan beslemenin sakıncası olmadığını anlatmak istiyorum.
Çocukluğumda evimizin bahçesinde kulübesi olan siyah bir köpeğimiz vardı. Adı Linda idi.
Osmanlı Rus Savaşında gazi olan yaşlı komşumuz, bir gün tüfeği ile zincire bağlı olan köpeğimizi durup dururken öldürmüştü. Tüfeğin çıkardığı sese karşılık annem bahçeye çıkarak öldürülen köpeğimize ağlamış, bizim görmememiz için dışarıya çıkmamıza engel olmuş. Çok küçük olduğumdan ölüm nedenini sonra bize anlatıldığında öğrendim.
Köpeğimizin katline neden olan akli dengesi yerinde olmayan savaş gazisi komşumuza, rahmetli babam hiçbir şey söyleyememiş. Çünkü adam köpeğimizin adının yabancı bir isim olması nedeniyle onu düşman gibi görüyormuş.
Hayvan beslemeyi seven anne babam, günler sonra siyah beyaz yavru bir köpek getirmişlerdi bahçeye. Kulübenin yeri değiştirilmiş, evimizin arka bahçesine yeniden bir kulübe yapılmıştı. Her şeyin küçüğünün bir başka güzel olduğunu ispatlayan bu yavru, bizimle beraber büyüyordu. Adına da Şeytan takmıştı ablam. Ablamın isim takma merakı vardı. Linda’yı da, Şeytan’ı da, benim adımı da O, takmıştı.
Rahmetli babamdan cesur ve korkmama, annemden sevgi, merhamet ve şefkat, kardeşlerimden paylaşma duygusunu ve minik köpeğimiz Şeytan’dan sadık, dost ve tüm canlılara karşı acıma hissi ve koruma duygusu öğrenmiştim farkında olmadan.Yüreğime, beynime kazınmıştı insanları seven, hayvanları seven, doğru insan olarak büyümenin sırları…
Dostluğu, sadakatli olmayı ve acıma duygusunu en iyi köpekler öğretir bize…
Sizi yalnız bırakmazlar, sezgileriyle ve bakışlarıyla anlarlar hissettiğimiz duyguları…
Üzüldüğümüz zaman sokularak başını uzatır, kendisine şefkat göstermemizi isterdi. Psikolojik terapi alır gibi iyi olmamızı sağlardı. Aynı zamanda bizi yabancı insanlara karşı müthiş bir koruma hissi duyardı. Etrafımızdaki insanlara karşı sevgi ve saygı duymayı da öğretiyordu farkında olmadan.
Zincirinden ayrıldığı anda bizim yanımıza yaklaşır ayrılmak istemezcesine ayaklarımızın dibinde yatardı. Birine ait olma bağlanma duygusunu en çok köpeğimizde gördüm. Öğrendim…
Aileme bağlandım, arkadaşlarıma, akrabalarıma bağlandım. Sevdim tüm yaratılan canlıları.
Çocukluğumuz Şeytan’la beraber büyüdü. Tam yirmi yıl yaşadı bizimle beraber…
O öldükten sonra çok üzüldüğümüz için bir daha köpek almadık bahçemize…
Başbakanımız hayvan besleme duygusunu yaşadı mı bilemem ama son söylemi öldürmeye hazır komşumuz olan savaş gazisini hatırlattı bana.
Köpeğe daha farklı perspektiften de bakabilirsiniz. Niyetler önemlidir. Nasıl görmek isterseniz öyle yorumlayabilirsiniz de…
Evin içinde köpek besler misiniz? diye bana soru sorulursa, ‘’hayır’’derim. Açıklamasını burada yapmamam çünkü konu dağılır o zaman.
***
Ak Parti ilk kurulduğu dönemde kadın kollarında çalışmam için bana teklif getirildiğinde onun estirdiği siyasi savaşı kazanma rüzgarına kapılarak partide çalışmayı kabul etmiştim.
Özü sözü bir, güven veren duruşunun doğru olmadığını düşünüp, il yönetiminden istifa ederek partiden ayrılmamın doğru bir karar olduğunu düşündüm.
Görüyorum ki, Başbakan siyasetin kirliliğinde hızlı adımlarla yürüyor. Benim ilk tanıdığım ve görmek istediğim başbakan değil artık.
Mağdur edilen siyasetçi çizgisinden uzaklaşıp, kendisini eleştirenleri ezmeye çalışıyor, kendi çizgisinde olmayanları bitiriyordu. Beyninde birkaç saniyede olsa düşünmeden iki dudağı arasında dökülen kelimelerin nereye gidebileceği sentezini yapamıyor, saldırganlık yönüne hakim olamıyordu.
Keşke ruhunuzla beyniniz arasında arabulucu olsa… Sözlerinizle, kulağınız arasındaki uyumsuzluğu ahenkli sözlere dönüştürmek için.
Köpek beslemek kötü bir şey değildir Sayın Başbakanım, susuz kalmış bir köpeğe su veren kötü kadını affeden Allah değil miydi?
İnsan sevdikleriyle de yaşar… Köpek ya da insan…
|