“Topraktan geldi insan, yine toprağa dönecek. İki lokma ekmek için ömür boyu dövüşecek.” dedi o değerli insan. Her döneme uyan bir gönderme aslında. Nereye alırsan al, nereye çekersen çek, birçok şeyi de anlatıyor, düşününce.
3 Ocak 2013 sabahı google açınca başladı geçmişe yolculuğum benim. Karşımda uzun saçlı, uzun bıyıklı adamla karşı karşıya kalakaldım. Doğum günüymüş meğer. Üzüldüm. Kâh dilşad oldum her baktığımda, kâh elemli hicran.
Tüylerim kalktı. “Unutamadım”. Mümkün müydü unutmak? Yediden yetmişe herkesin gönlünü fetheden bir döneme damgasını vuran kültür, sanat adamını. Unutmak mümkün mü Anadolu Rock’un kurucusu, takıları ile uzun saçları ile efsane şövalyeyi? Hiç ama hiç, mümkün mü?
Geçmişe, zaman yolculuğuna yürüdüm o koyu mavi dehlizlere doğru birden. “Dönence” parçası düştü dilime, kanımda dolanan yalnızlığımla; ıssızlığın, boşluğun içinden doğru akan o ses, o müzik, dahası o mistik müziğin ritmi. O muazzam şarkıları ruhumun fiyakasıydı sanki. Sonsuzluk gözümün önümde yine. Uzak. Fersah fersah ötelerde… Mavi sayfalarımın en güzel yerinde. Şarkılarıyla yüreğime hitap eden efsaneydi Barış Manço benim için. Artık yaşamadığını biliyor olmak ne kadar üzücü ve kederli... Damla damla hüzün dökülüyor yüreğimin sahralarına…
O derin şarkıları ile güller açardı hırkamda, defalarca dinlerdim, tekrar tekrar “dönence” parçasını ve “gülpembe.”yi. Her defasında beni kendime yönlendirirdi. İçime döner bin bir duyguları yaşardım her zaman. İçsel sorunları çözmemi sağlardı genelde. O muazzam şarkılarını dinlerken, ister adına terapi deyin, ister meditasyon deyin, yüreğimde baharları yaşardım. Sürüklerdi beni yaşamın en güzel duygularına doğru. Doğu ile batının sentezini yapmayı ondan öğrendim ilk önce. Doğunun münzeviliğini, batının sanayi kültürünü öğrenmeme etkendi. Bendim onu dinlerken. Özgürlüğümü, birey olduğumu hissettirirdi bana. Hem doğunun özgürlüğü, hem batının tutkusu vardı kocaman yüreğinde, hem de diz boyu…
Bir günle değil, onu her zaman yaşatmalıydık aslında. “Bir gün ölürsem ölüm günümü değil, doğum gününü hatırlayın” demiş olsa da, hem şarkılarını, hem de kendisini sık sık ekranlarda görmeliydik. O gelip geçici biri değildi. Onun gibi diğer değerli sanat, edebiyat adamları da. Onlar için her zaman özel programlar yapılmalıydı aslında. Her insana nasip olmayan bu tür özellikteki sanatçıları unutamazsınız tamamen. Unutturmamalıyız da.
Onun hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki. Dilim lâl oldu birden. Silueti kayboldu gözümün önünden, karıştı boşluğa. Gündüzün gürültüsü bozdu büyüyü. Aklıma geldi o değerli diğer insanlar ; Kemal Sunal, Adile Naşit, Hulusi Kentmen, Münir Özkul ve daha diğerleri…
Beni en çok etkileyen, yaralayan eniştemin ölümü de.
“Veren Allah alır canı/ ben nasıl unuturum seni”
Mekânları Kuran’ın nuruyla dolsun, kabirleri Cennet olsun…
Derinde acı, derinde bahar… Yine dinliyorum ben tekrar tekrar “Unutamadım…”
Nurcan Ofluoğlu Şen
|