Günlerdir beynimi kurcalıyordu. Gece gündüz düşünüyorum hep. Bazen de gözüme uyku girmiyordu bu yüzden. Uyumaya çalışırken de gözlerim kâh kapanıyor kâh aralanıyor; düşünmeyle uyku arasında gidip geliyorum. Öylesine bir düşünce ki sarsıntılar yaşatıyordu yüreğimde. Yazmalıyım dedim bu konuyu. Cesaretim yoktu elveremirde. Yanlış bir şeyler yazmaktı dahası korkum; yanlış anlaşılır olmaktı.
Derin düşüncelere dalıyor, yanımdakileri de unutuyorum zaman zaman. İçimin en derin yerinden vurgun yemiş gibiyim. Biçare. Kimsesiz. Yalnız. Neydi beni bu rahatsız eden nalet şey. Çukura düşmüş isyankâr. İsyan içinde de var aslında bir hakikat. Kontrolü elimde tutamıyorum yine. Şeytani düşünceler mi, “zorba düşünceler” miydi beni esir alan yoksa. Hiçliğin doruklarındayım gene. Uykusuzluk. El aman!
Rüyalar âleminde mi yaşıyoruz hepimiz. Etrafıma da bakınca insanlık sahiden uykuda gibi. Yaşadığımız her şey bir rüyadan ibaret gibi. Biz uykuda rüya görüyorduk; uykuda yaşadığımız bir hayat sanki. . Olan biten birçok hadiseye bakın. Kopan fırtınalar pek umursanmaz gibi, herkes kendi halinde gibi. Savaş, yoksulluk, açlık, sefalet, aymazlık, gafillik, kadına şiddet kimin umurunda. İnsani değerler yok oluyor, kararmış acımasız ruhlarla dopdolu dünya. İnce insan, ince ruhlu insan kalmadı kısaca. Karabasan hepsi. Yaşam bir rüya; biz bu rüya içinde yaşıyorduk, ölüm neydi bizim için…
Rüyamda gördüğüm bazı hadiseleri uyandığımda daha önce bunları yaşadığım duygusuna kapılıyorum bazen. Ölüm bir diriliş, bizim için bir uyanış mı olacak yoksa. Ruhun yeni bir dünyaya, aydınlığa serbest kalışımıdır ölünce. Ben uykunun beşiğinde rüyaların eşiğinde mi yaşıyordum yoksa. Kim bilir.
Aklım değil yüreğimdi bana bunları söyleyen. Tıpkı Pascal gibi. “Gönül’e güvenin akıl yanılabilir.” diye okumuştum bir yerlerde. Bazı insanların canı tereyağından kıl çeker gibi olurmuş ölürken. Bazıların ki ise ağacın köklerini çekip alır gibi bedeninden canı çıkarmış ölürken. İyi bir ölüm iyi bir rüya sonucu, yani iyi bir yaşam sonucumudur. Ya da kötü bir yaşam ya da karman çorman bir yaşam rüyası mıdır diğer ölüm. YA da güzel bir yaşama doymak mıdır kolay bir uyanış. Zorlu bir yaşam mıdır yaşamaya doyamamak mıdır zorlu bir uyanış, yani zor olan ölüm. Müphem bir durum bu! Neydi aslolan?
O kadar derinliği bilecek ne beynim var ne aklım. Hırpalanan bir beynin yaydığı tohumlar, baş ağrısı, boyun ağrısı, sancı, vs. Sonu ise teslimiyet bunun. Hakikate ulaşamama. Acizlik. Kimsesizlik gene. Yalnızlık gene.
Bir uykusuzluk içindeyim ama uyuyorum. Muhtemelen. Kendimle iç hesaplaşma yaşıyorum. Soramadığım, hesabını veremediğim, dahası tam anlamıyla yazamadığım hadiseler bu. Rüya görüyorum, bilmiyorum; ama hayal belki de. Sisin içinde ayağa kalkıyorum. Evreni kaplayan kör eden bir aydınlık, gözüm kamaşıyor önce. Birçok bedenle beraber tek bir bedende vücut buluyorum. Yaşadığımı zannettiğim bu dünyada birçok bedende her bir şeyi yaşamış mı
oluyordum, ya da rüyada her kılıkta bulunmuş mu oluyordum. Gerçek uyanış ya da diriliş her neyse bu çokluk halim tek bir bedende neden vücut buluyordu. Neydi bu gördüğüm benim. Hayaldi evet hayal. Derin bir yoğunluğu yaşarken gördüğüm bir düş değil hayal. Muhtemelen. Ağır ve sırlı. Ezilmek. Ruhumun karmaşıklığını yaşamamak ne mümkündü bu halde.
Neydi rüyaların mahiyeti. Geçmiş ve gelecekten haberdar mı ediyor sahiden. Sonsuzluktan gelen bir bilgi mi? Bilgi kaynağı mı? Yol gösterici mi? Bu sorular birer senfoni us’umda.
Hırpalayıcı. Yıpratıcı. Ahenksiz. Bilinçaltının veya bastırılmış duyguların mı dışa vurumu. Bir yerde okumuştum İslam’a göre görülen rüyalar önemsenmeli. Mesela Yusuf’un rüyası. Materyalistler beynin bir işlevi olduğunu; sürrealistlere göre ise mülhem yani ilham kaynağı; tasavvufa göre ise yol gösterici olduğu; psikanalistlere göre ise bilinçaltının açığa çıkması olduğu söyleniyor. Sürrealist resmin ilham kaynağı görülen rüyalar biliyoruz. Mesela Salvador Dali gibi. Bir rüya değil de ruhumuz iki âlem arasında bir berzahta hayal mi görüyordu yoksa. Gelgitler içinde gidip geliyordum gene. Sayıklıyorum kendi kendime. Rüya bunlar. Belki de.
Sahi yaşam bir rüyamı? Yoksa ruhumuz beklerken kurduğu hayal miydi bu. Düşüncelerime bir açıklık getiremiyorum gene. Derin bir kuyuya düştüm galiba. Neydi bende ki bu haller. Belki de büyük uyanış yani ölüm gerçekleştiğinde yaşam denen rüyanın anlamını öğrenebileceğiz.
Daha fazla zorlamayacağım beynimi. Biri tutup çıkarsın beni. Teslimim bende. Ama burada bitmeyecek bu.
|