Kadınların ne kadar yalnız ve mutsuz olduğunu düşünmeden geçemiyorum çoğu kez. Dış dünyayı temaşa ederken karşılaştığımız birçok olay bu düşüncemi doğruluyor olması ki ardından gelen sorgulamalar ve karmaşık düşüncelerimle dönüyorum iç dünyama.
Duyarlılık bu. Bir yanım “herkesi duyarlı olmaya, düşünmeye sürüklemelisin” diyor. Diğer yanım ise “sosyologların işi bu onlar çalışmalılar bu konu üzerinde” diyor. Sorunu en doğru bir şekilde onlar çözebilirler. Ama olmuyor yine de. Duyarlı yönüm ağır basıyor bu konuda da. Ne üzücü bir durum olsa da bu konu; yazmak için meramımı gene de yüreğime anlatmakla geçiyor zamanım genelde; içsel sesimin beni yönlendirmesi de oldukça önemli bu arada...
Düşündükçe erkeklerin de ne kadar yalnız olduğunu görmekle kalmıyor; yetersiz ve acınacak halde olduklarını da gözlemliyorum. Şiddete eğilimli, resmen vahşi birer avcı da olsalar, bu halde dahi aslında yalnızlar. Onların bu yalnızlığı değerlendirilmeli belki de. Yalnızlıklarından yola çıkılarak çözüm aranmalı belki de. Ne geliyorsa başımıza cahillikten gelmiyor mu? Akıl noksanlığından aynı zamanda. Değerlendirmeyi iyi yapamamaktan, ani karar vermektense beş dakika kadar durup “ben ne haldeyim “ diye sorgulayamamaktan gelmiyor mu? Medeni ve derin insan olmak mümkünken, bunu imkânsızlaştırmak sorunu yaşanıyor elbette. Sistemlerin, örf ve adetlerin sorgulanmayışı, kanunlardaki boşluklar, öngörülen aflar ve daha başka birçok etken...
Düşünüyorum gene ben. Sabahı karşılarken tabiatın bize sunduğu o fevkalade sessizliğin gün boyu devam etmesi umudu değil; benim gibi düşünen kadınlarla bir araya gelerek sessiz sakin, hengâmesiz, olaysız, cinayetsiz, şiddetsiz bir gün geçirme isteğini son sesimize kadar haykırmak. Normalleşmek. Doğal yaşamayı bilenlerle, gelişkin, yetkin bir akıl ve daha akılcı düşünen insanlarla özdeşleşme isteği bu.
Annemi çok seviyorum ya ben. Belki de bu yüzdendir kadınları korumaya çalışmam. Rahmetli babamı da çok seviyordum, belki de bu yüzdendir erkek düşmanı olmamam. Her zaman babam rol model olmuştur yaşamımda. Ve her kadın bir annedir gözümde. Her genç kız, kız çocuğu geleceğimizdir Bir masal olmasın gelecekleri…
Kadın olmanın önemi başka. Kadının ritmini bozmamak gerekir. Ritmi bozulan kadın stresli, asabi ve mutsuz olur kısaca. Mutsuz kadının mutsuzluğu aile saadetini de bozar bu arada. Bu yüzdendir onları korumam, sahiplenme meramım velhasıl.
8 Mart dünya kadınlar gününün hiç bir kıymeti yok gözümde. Ülkemizde bu günü kutluyor olmanın da; sadece ve sadece günü kurtarıyor olmaya katkısı var gibi. Kutlanmasın; hatta konuşulmasın bile. Ben hala daha 16 yaşındaki Medine’nin diri diri toprağa gömülerek vahşice öldürülüşünü unutamadıktan sonra bu günü kutlamanın ne anlamı olabilir ki. Kadınlara karşı yapılan sistematik şiddetin birbirlerini nasıl takip ettiğini, nasıl iç içe geçtiklerini, olayların nasıl bir birine benzediğini üzülerek izledikten sonra. Büyüklük nerede diyesi geliyor insanın. Düz insanların, hatta beyinleri ile duygularını kaybetmiş insanların çok olduğu ülkemizde bu günü hiç mi hiç kutlamasınlar. Kutlamasınlar kalu belaya kadar.
Kadına şiddet uygulayanların, öldürenlerin farkında olmadıkları bir şey daha var aslında. Masumiyetlerinin parça parça eksildiği. Vahşetin temsilcisi oluyorlar her geçen gün. Şiddet bu tip insanların gayyasıdır. İblis’den bir farkı kalır mı hiç? O öldürücü anı o zekâsının bittiği an ruhunu şeytana teslim ederek, canavara dönüşmektedir ne yazık ki. Ancak ve ancak durumun en vahim halini düşünerek kendi kendini tedavi etmelidir bu tip insanlar. Ya da yardım istemelidirler diye düşünmeden de edemiyorum. Cahilliğin devamı şiddettir. Şiddetin devamı vahşettir.
Durup düşünüyorum ülkemizde bu tip vakaları. Bireysel isteklere ve tercihlere uymayan kadınlara karşı katı kurallar uygulanıyor hala. Adaletsizce, karanlık kafalara göre yargılamalar. Mesela korkusundan sandığa saklanan kadının kurşunlanarak öldürülmesi. Bilmem kaç bıçak darbesi ile ölenler. Bilmem hangi kanuna dayanarak aile meclisi kararı diye öldürülen. Uçurumdan aşağı intihar süsü verilerek atılan. Bilmem ne kadar sayıları oldu artık. Günde kaç kadın. Kaç eğitimsiz ya da eğitimli kadın şiddete maruz kalıyor. Artık saymıyorum bile. Kadına saygı, insana saygılı olmayı ne zaman öğrenecekler, ne zaman öğretecek akıllı geçinenler güruhu.
Bu tip insanların tek ihtiyaçları akıldır aynı zamanda. Akıllı düşünen birey karşısına çıkan sorunla baş etmeye çalışır. Sorun çözer. Zekâsını kullanır. Keza yapılan her yanlış yığılır yığılır vahşet olur önüne serilir. Öldürmek, şiddet uygulamak çözüm değildir. Yapılan her yanlışın yükünü gün gelir sahip olduğu beden taşıyamaz. Ezilir. Hesabını veremez ruhuna. Asla ve asla.
Nurcan Ofluoğlu Şen.
|