Ben de anneyim ama “anneler günü” umurumda mı? Çocuğumun geleceği belirsizken! Ülkemizin üzerine bilinmezlik, korku ve kaygı çökmüşken kimin umurunda bu özel gün.
Ey annem bu özel günü sana adamışlar! Senin günün ama biliyorum ya senin bu günde de yüreğin ağlar benim gibi. Üzgün. Hep hüzün dolusun bu son günlerde zaten. Oysa ben de dün gece yın yang ruhumu bıraktım bir tarafa. Düşündüm. Yüreğimi de çıkarıp masamın üzerine koydum. Karşısına geçip bakakaldım bir süre. Renk kalmamıştı üzerinde. Kanı çekilmiş. Gri gıpgri. Sis bulutları üzerinde damla damla. Renksiz akmaya çalışan bir kan akıyor gibiydi atardamarında. O bana baktı ben de ona. Beynimi çıkardım koydum diğer yanına. Karanlık, zifiri karanlık. Belirsiz. Odaları karışık. “Sarp kayaların dehlizleri” gibi. Tuhaf bir şey yani.
.
Ey benim güzel, gül kokulu annem. Sorun nedir diye sordum dün akşam onlara. Yüreğim ayrı, beynim ayrı şeyler söylemedi bu defa. İlk defa aynı düşünceler, aynı duyguları hissettirdiler bana.
.
PKK Türkiye’den çekildi ya. Neden çekildi? Arkasında nasıl bir senaryo var bilinmez. Belirsizliği de zaten aşikâr. “Pazarlıksız” çekiliyor diyorlar ya, bu da inandırıcı mı sahiden. Kim inanır Kadir inanmazdan başka, kim inanır.
.
Ey güzel anam, bu senin gününde sana şikâyetim çok, ama çok. Olan biten her şeyin üzeri örtülüyor. Güllük gülistanlıkmış havaları estiriliyor. Nerede? Herkes rol yapıyor oysa. Devlet, adalet olmuş. Kimi kime şikâyet edeceksin. Devlet yalan dolanlarla dopdolu, hangisini anlatayım sana. Üzerlerinde sırdan bir elbise giydirilmiş. Çok yönlü sinsi küresel bir işgal, üzerimizde. Fiili rüzgâr estikçe esiyor. Herkes önünde yaprak misali… Susmak, konuşmamak vatan hainliğidir bizim oralarda bilirsin sen. Oysa susmayı bırak herkes uyuyor. Savaş, acı, kin, nefret istemiyorum ülkemizde. Birlik beraberliğimiz bozulmasın, ne maşa ne piyonluk yapılsın küresel güçlere. “Seferberlik yapılmalıdır” diyorlar. Herkes artık kollarını sıvamalıdır. Devletin şiarları tasfiye sürecine sokulmuştur. Atatürkçülük, Cumhuriyet, Türklük, Millet tasfiye sürecine girmiş durumdadır. Halk “gaflet, dalalet, hatta ihanet” içinde olduğunun farkında dahi değil gibi. Hükümet tüm yetkileri üzerine almış gibi görünüyor, muhalefeti de yok sayıyor. Dün MHP ‘lilere faşist diyenler bugün asıl o faşist zihniyetle beraber faşist bir İslam yapısının hızla büyümesinin önünü açıyorlar.
.
Fakirlik artıkça artıyor. Alıştırılmışlar makarna, un, pirinç vs kumanyaya. Yan gelip yatan çok ya. Zekât diye, sosyal devlet diye fakirlik de meşrulaştı ülkemizde. Utanma, ar kalmadı ne isteyenlerde ne de verenler de. Ya zenginler onlar neye sattılar kendilerini bilinmez.
.
Geçen günü sokakta cübbeli, sarıklı, sakallı bir adama rastladım. Son dönemlerde çokça rastlıyorum zaten. Onlara karşı değilim de. Ama sokağa keşke çıkmasaydım. O adamın, etrafa kin ve nefret dolu bakışlarla bakması hala daha gözlerimin önünde. Neydi o öfkeli bakışları, kimeydi bu kızgınlığı. Öldür daha iyi ya. Hızla bu tip adamlar çoğalıyor son günlerde. Bu adamlar, Afganistan’dan mı geliyorlar diye düşünmeden geçemedim de. Yakında sokağa çıkamaz olacağız gibi. Nerede kaldı o eskiden bastonu ile dolaşan nur yüzlü sakallı dedeler.
.
Dayatılmaya çalışılan anayasa değişikliği, hukukçuların söylediği gibi “sivil darbe” olarak adlandırılıyor. Ayrıca anayasa değişikliği adı altında gelecek olan başkanlık sistemi ile “dikta rejime” dönüşmesi olayı da aşikâr gibi.
.
Türk milleti yok sayılıyor. Korku ve gizli tehditlerle susturulmaya çalışılıyor. Birçok insan köşesine tünemiş kaygı içinde bekliyor. Bu kanla kazanılmış, ülkeye karşı, dişiyle canı ile tırnağı ile savaşanlara karşı, şehitlere karşı, gazilere karşı, Mustafa Kemal’e karşı ihanettir. Dahası yüreği ateşler içinde yanan, acıyla yatıp kalkan şehit analarına karşı da ihanettir. Bu ihaneti görmeyenler, görmek istemeyenler, yok sayanlar haindir denir bizim oralarda. Güzel anam artık senide kullanmaya başladılar. “Analar ağlamasın” diye yeni projeler ürettiler, ağlamalar son bulur diye . Ama mümkün mü? Mümkün mü senin gizli gizli içine akıttığın gözyaşlarının dinmesi. Katiller cezalandırılmadan el kol serbest dolaşırken mümkün mü içindeki kor ateşinin sönmesi.
.
Elinden hala daha kanı temizlenmemiş, silah bırakmamış insanların serbestçe dolaşması onlara “yasal zemin” hazırlanmaya çalışılması hainlik değil de nedir? Apo’nun serbest bırakılmaya çalışılması da hainliktir.
.
Ey annem bugünde çok üzgünüm. Yüreğim ve beynim aynı şeyi düşünüyor gene. Şehrim güvensiz gibi. Yaban el sanki. Askeri birlik Şırnak’a gönderilmiş. Neden? Hiç asker yok Tugayda. Ne zaman yeni birlik gelecek belli değil. Zaten asker de kalmadı. Ne adı ne de kendileri. Yok sayılıyorlar artık. Peygamber ocağı söndürülüyor ne büyük talihsizlik. Gafillik değil de nedir bu.
.
Bir otelin önünde yabancı askerlerin gelip geçen insanları izlediğini gördüm geçen gün. Tesadüfen oradan geçiyordum. Otelin adı da çıkmış gibi. Alman askerleri olduğunu söylediler bana. Galiba arayış içinde miydiler neydiler gördüğümde. Etrafı gözlemlemeleri de neyin nesi durup dururken. Aynı zamanda otelin bu askerler tarafından 2.5 yıllığına kiralanmış olduğunu da söylediler. Hayatımda ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyorum. Alman askerleri şehrimi cebren işgal mi etti yoksa. Nerde bizimkiler… Şırnak’da ya.
Suçsuz insanlarımızın, değerli insanlarımızın hapiste tutulması da bu ülkeye karşı yapılan bir hainlik değil midir? Buradan onlara selam gönderiyorum. Selam gönderiyorum o değerli paşalarımıza, askerlerimize…
.
Yine uzun sokakta yürürken iki tane eğri bacaklı Yunus gördüm. Bunlar mı koruyacak bizi dedim kendi kendime. O dimdik yürüyen eğitimli, disiplinli, güçlü, şanlı askerimizin yerini bu polisler mi alacak şimdi dedim…
.
Dün akşam yüreğimde beynimde aynı idiler, aynı şeyleri hissettiler hissettirdiler bana, sağanak yağmurlar altında elleri öpülesi annem…
|