Yıldızlar dökülüyor birer birer, “güneş ağlıyor” yüreğimde. Ataletin, insanlığın sonunu getiriyor sessizce. Kimimiz farkındayız kimimiz değil. Uyuyanlar ve uyumayanlar. Karanlığa âmâ hali olanlar, olmayanlar. Masumların ölmesine göz yummalar. Vicdansızlık. İnsanlık bitiyor azar azar…
.
Rüzgâra kapılan, yürüyen kalabalıklar… Yeryüzünü grileştiren. Puslandıranlar. Karanlık hükümranlar. Kalabalık kalabalıklar. Kıyamet gibi. Ardı ardına sürüler gibi. Yeryüzünün bozguncuları, halkları birbirine düşürenler. Akbabalar.
Gözlerimi kamaştıran bu yeryüzü büyük bir saldırı altında; Ejderha ateşini püskürtüyor masumlar üzerine, insanlar ölüyor; birbirinin ateşinde yananlar, yıkanlar. Kan emici, baş kesici, yok edici ruhlar orta doğuda, yanı başımızda, her an da içimizde kalabalık kalabalıklar. İç içe, birbirini karışıp, aratmayanlar… Ortadoğu yanıyor, çayır çayır… Filler tepişiyor çimenler eziliyor. İnsanlık ölüyor yüreklerde…
.
Güneşin kaybolduğu günleri yaşıyoruz hepimiz. Felaket altında neler neler yaşanıyor böyle. Çığlıklara karşı neden insanlık duyarsız! Dünya dümdüz olmaya mı başladı yoksa. Yerinden mi oynadı sistem. Ne yerin ne göğün düzeni kaldı böyle. Doğanın dengesi de kalmadı, insanların dengesinin bozulması gibi. Kalabalık deliler her bir yerde. Koyun postuna bürünen kurtlar. Savaşların durmadığı durdurulmadığı bir dönemde yaşıyor olmamız ne çok üzüntü verici. İnsanlar… Çığlık sesleri, inlemeler, dayanılmaz acılar, can çekişmeler… Rüyalarımda her gece. Kan ter içinde acı içinde uyanışlarım. Masum insanların ölmesi yakılıp yok edilmesi; ya o çocuklar, o masum nur yüzlü çocukların yok edilmesi, küçücük bedenlerin sararıp solması.
Nefeslerinin kesilmesi. İnsanlık bu mu? Yok edilen insanlık, insanlar. Kalabalık geliyorlar insanların üzerine o vahşetten zevk alanlar. Kan emiciler. Yeryüzünün hakimi oldular… İnsanların ufkunu biteviye oyanlar. Çocukların hayallerini öldürenler… Umutlarımızı söndürenler…
.
Bu savaşlar. Halkları birbirine düşürenler. Mezhep çatışmaları, din savaşları, petrol savaşları, su savaşları, teknolojik, bilim savaşları, silah tüccarları. Dünyayı yok etmeye çalışanlar kısaca… Ve bu durumu düzeltmek için yeterince çalışmayan top yekûn siyasiler, yetersizlikleri; para para deyip paranın putperestliğini yaşayanlar. Tapanlar. Satılanlar. Satanlar. Hepsi… Cengiz Numanoğlu ne güzel söylemiş, “Sanma ki her kalıbın içindeki insandır… İnsanı farklı kılan, merhamettir, vicdandır…”
.
Oysa yeryüzünde jandarma gibi dolaşan ve vicdanlarını karanlığa gömen lanetli ruhlar bunlar. Yeryüzünü betonlaştıran, ağaçları yok edenler, insanları yok edenler, hayvanlara acımayanlar, ezenler. Dert dinlemeyenler. Masumların ölmesini dertlenmeyenler. Ayağına çelme takılan insanlar, yara bere içinde kalsın diye bekleyenler. Olan bitenleri seyredenler, uyuyanlar, sömürenler; yarınına bakarak çalışmayan bugüne bakan yiyiciler. Kendini düşünenler, yoksulluğu, garibanı aşağılayanlar, kabara kabara,“biz olmazsak fareler gibi aç kalırsınız” diyenler; kendine boy verip boyunu ölçemeyenler ve büyüklenerek aslında kendi içinde boğulanlar yok mu? Hep insanları felakete sürükleyenlerdir bunlar…
.
İnsanlığın bittiği zamanlardayız; ister ahır zaman deyin ister gaflet zamanı. Müdahinlerin seyretmeleri. Dünyalık mukabilinde dinlerini satanlar… Yeryüzüne, insanlığa karşı işlenen suçlar, kirli oyunlar, zülüm, işkence ölümlerin sebepleri, katliamların sebepleri…
.
İnsanlık adına bu savaşları durdurun, bu katliamları durdurun… Kardeşlik adına, barış adına, dünya barışı adına savaşları durdurun. Savaşa hayır. Katliama, soykırımıma hayır.
.
Siyasi hizmet barış adına olmalı. “Yurtta sulh dünyada sulh” boşuna mı söylendi.
.
Dursun akan bu kan, dursun o masum yüzlerden akan gözyaşı, tükenmesin hayalleri, kurumasın o masum küçücük bedenler. Durdurun bu yeryüzünde yürüyen bu kalabalık karanlık ruhları… Durdurun bu zalimleri, acımasızları… İnsanlık ölüyor. Durdurun dünyayı. Bir yol verin inecek var! Barış adına ölmeli insan…
|