Kadın olmanın zorluğunu düşündükçe bir yalnızlık ve tefekkür hali başlıyor bende. Bir faninin yeryüzünde yaşadığı en tuhaf hali. Can sıkıcı. Çetrefilli. Günün şu en verimli saatleri içerisinde dikkatim dağılmadan, biri gelmeden düşünceler zincirimdeki kadınlarla ilgili öğrendiğim, farkına vardığım izlenimleri doğru cümlelerle anlatmalıyım bu yazımda. Bir yanım artık yazma daha diyene kadar…
Bir kadın doğaya uyumlu, doğasına uyumlu vasıflardaki gibi mi yetişmeli yoksa gelişen teknolojiye, sanayi toplumunun ürettiği kadın vasfındaki gibi, biri mi olmalı? “Kendi” mi olmalı yoksa yaşadığı ortamın istediği kadın tipi mi olmalı, daha da fazlası mı? Mutlu olmanın kaynağı “kendin ol” dan geçiyorsa ne kadara kadar kendin olabilirsin? Sınırı neye göre belirlenir. Kendin olmanın verdiği mutluluk etrafındakileri ne dereceye kadar zora sokar veya yorar?
Mutsuz olmaksa, insanın elinde olmadığını, bulunan ortama uyum sağlamaktan geçtiğini görüyorum aslında. Yanındakileri mutlu etmek için kendi mutsuzluğun mesela… Dolayısı ile kadın yaşamın çok gerisinde ya da çok ilerisinde. En aşağıda ya da en yüksekte. Sahiden öylemi? Görünen öyle… Beğeni en alt ya da en üst seviyede. Beğenilen kadınlar üst seviyede. Kullanılmak için… Ticaret için, siyaset için. Birçok yerde her şey hırs ve para için. Alt sınıftaki kadının yaşadığı felaketler, uğradığı yıkımları tahayyül etmekse güç, yaşayan o ki zorluğu bilir. Hisseder, yaşar; hatta daha da fazlası... Kadının dertleri büyük, dayanma gücü yüksek ama desteği oldukça zayıf ülkemizde. Ne üzücüdür ki gerçek ihtiyaçları belirleyen unsurlar da oldukça zayıf ülkemizde. Sosyolojik sorunların çözümlenmesi, yetersizliklerin giderilmesi, ihtiyaçların belirlenmesi, eğitimsizliklerin giderilmesi oldukça zayıf ihtimal… Yapılan çalışmalar sorunların çözülmesinde etkili olamıyor gibi... Hızla bir artış var kadın sorunlarında.
Özellikle kadınlar, bu ve daha birçok başka konuda birbirini desteklemiyor gibi. Özellikle siyasette ve ticarette. Kadınsı davranışlar birlik içinde olmalarına engel gibi. Kadınların arasında olmak sorunları çözmede engelleyici bir etken gibi de geliyor bazen. Kendi başına kalmak çok daha iyi diye düşünmeden edemiyor insan. “Mademki teselliyi, umudu ve huzuru sadece kendimde buluyorsam hayatımı yalnız geçirmeliyim” diye düşünceye ben de kapılıyorum. Dahası kendimden başka kimse ile ilgilenmemeliyim ki diyorum ama bunu da istemiyorum. Titiz bir çalışmayı ve birlikte yaşamanın gerekliliğini hissettiren ruh halim devam etmemi istiyor; kadın sorunlarına eğilmem de… En yakınımdaki ile konuşuyorum mesela. Kendi ruhumla…
Ve yaşamımda gördüğüm gerçek şu:
Kadın sorunu çözecek olanın kadınlar olmadığını, aksine erkeklerin olduğu. Erkeklerin çözüm üretmedeki ustalığı. Olaylara bakışı… Kadını bekleyen kaderi önceden nasıl bilebiliriz?
Yaşamın esiri iken kadın nasıl bir yol izlemeli… Ciddi ve radikal çözümler olmadığı sürece, günümüzde kadın olmanın ve mutsuzluğunun ortaya çıkardığı hazin bir gerçek varken de; kaderine boyun eğmekten başka bir yol bulunmadığını gösteren bir zamanın yelkovanında,
imkânların yeterince genişletilmediği ve alınan kuralların ve yasaların ise uygulamada yetersiz kaldığını oldukça kaygı verici buluyorum.
Kadınlarda, gürültülü hayatın budalaca kullanıldığı bir hayat tarzı var, özellikle bir kesimin. Diğer bir kesimin ise vahşi kapitalizmin yarattığı tatminsizlik ve ruhi bunalım sonucu ortaya çıkan acımasızlık sonucu şiddet ve ölüm. Diğer bir kesim ise töre adında saçmalık derecesine varan abuk sabuk inanç silsilesi… Kadın üzerinden yürütülen namus yargısı…
Ve yaşlı kadın olmak da en zoru olmalı herhalde. Sevgisizlik, saygısızlık. Zihinsel yeteneklerin azaldığı, belleği güçsüz hiç bir işe yaramayan yaşlı bir kadının çaresizliği ve de aynı kanı taşımadığı karşısındakinin dimağında yarattığı o talihsiz iğrenme içgüdüsü. Bakım sorunu. İster huzurevinde ol ister evinde. Yanındakilerin yanında olmaması sorunu… Uçurumun dibinde gibi… Tuhaf ve üzüntü verici…
Bütün bu olan biten çaresizlik karşısında çözüm getirecek olan erkeklerin ise büyük çoğunluğunun sessiz kalması. Vurdumduymazlığı. Kadını aydınlatacak bir ışık, bir umut olmalı oysa. Kadını sürükleyen umutsuzluğa karşı tutunabileceği bir desteği bir dayanağı olmalı. Mecliste dahi öylesine çalışılıyor gibi. Kadın vekillerin hemen hemen hepsi sessiz. Oysa mutlu bir kadın yanındaki erkeği de mutlu eder, çocuklarını da… Aile mutlu oldu mu toplumda mutlu olur.
Unutmamalıyız ki, aramasını bilirsek sebebinin kalbimizde olacağını… Çözümün de…
|