En son nerde görmüştüm onu bile hatırlamıyorum, benim hatam! Kendi derdime düşüp o kadar yok saydım ki onu, ya da hep var olacağından o kadar emindim ki, dönüp bakmasam da hep orada ışıl ışıl parlayan gözleriyle beni izliyor sandım.
Gitmiş, benden gideli epey olmuş hatta. Anlamalıydım. Son zamanlarda aynaya baktığımda o anlık yanıp sönüveren ışığı görmüyordum. Ama öyle meşguldüm ki, içerlerde bir yerlerde oyuna dalmış diyordum, hatta itiraf edeyim onu bile demeye vaktim olmuyordu. Aynalar acımasızdır, olanı gösterir sana ve zorlar görmeye, önünden çekilsen de aklına kazınır o solgun, çökük görüntü. Omuzlarını dikleştirmek, dudakları gülümsetir pozda tutmak daha da zorlaşır. Eskiden ne kolay olan, hatta çabasız olan her şey için bütün enerjini yollarsın. 45 yaşında içinde 45 kadın vardır. Her biri kendi bildiğince yönetir 45.’yi. Ama hepsine can veren yedi yaşındır. O bir buzdolabının arkasında ki kuytuyu kendine sığınak yapmış, oraya kaçıp kaçıp bütün bir hayatın hayalini kurgulamış mutlu çocuktur. daracık kuytuya o kadar büyük bir dünya kurmuştur ki dönsen yıllar öncesine hala orada oturur hayaller kurarken görürsün. Aldığın her yaş onun hayallerine ulaşması içindir. O yüzden seni yaşatan o, şu an yaptığını yaptırtan o. Şu an ki mutluluğun onun gülümsemesi, hayal kırıklıkların onun hayal kırıklığı.
O, o kadar güçlü ki ve ama o kadar sessiz ki, bak haline en son ne zaman gülümsediğini hatırlamıyorsun. Gözlerinde ki ışıktan, dudağındaki tebessümden düşmüş bir süredir anlamıyorsun.
İçerde bir yerlerde başını dizlerine yaklaştırmış, kollarını bacaklarına sarmış, kapatmış kendini. Küs mü? Üzgün mü? Sesini artık sana duyuramıyor mu? Onun hayallerinden çok mu uzaklaştın, ona ihanet mi ettin. O sadece eğlenmek, mutlu olmak istiyor, huzur ve güven istiyor, öğrenmek, dünyayı, hayatın anlamını keşfetmek istiyor. Sen ne yükledin onun küçücük omuzlarına; korku, güvensizlik, öfke, sevgisizlik….ne yaptın da ürküttün kaçırdın.
Bu gün tek bir işin olsun, dön içine bul o küçük kızı…
….
Buldum!
İçimde ki en kuytuya atmış kendini. Dönmüş sırtını. Aman bir kapris bir kapris. Yanağından öpeyim dedim yok, saçını okşayayım dedim sertçe çekti başını. Yaa tamam haklısın ,çok ihmal ettim seni, âmâ çok acelem var hadi sarıl ,ver enerjini ,sensiz olmuyor, mutsuzum, güçsüzüm….hadi amaaa
Yüzünü hafifçe dönüyor, Aman Allah’ım o pembe yanaklar bembeyaz, ışıldayan gözler yorgun, sönmüş… Ben sana ne yaptım çocuk! Işığını söndürmüşüm senin! Kucaklıyorum, kollarımda kendinden geçiyor. Simsiyah saçları boşlukta sallanıyor. Gözlerimden sağanak halinde yaşlarla, kucağımda miniğimle içimin dehlizlerinde anlamsızca, çaresizce koşturuyorum oradan oraya…
Onu öldürdüm, hayat ışığımı öldürdüm…kendimi öldürdüm….
Yığılıyorum….
|