“Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez.” (Victor Hugo)
Okuduğumda beni gülümseten ve bir o kadar da düşündüren olay Amerika’da yaşanmıştı..
Ülkenin tanınmış üniversitelerinden birinin hukuk fakültesini bitiren genç, anne ve babasının yanına gelerek;
“İşte çok istediğiniz hukuk fakültesi diplomam, alın size armağan ediyorum. Şimdi ben çocukluktan beri özlemini duyduğum itfaiyecilik mesleğini yapmaya gidiyorum” der..
Özgürlükler ülkesi olarak bilindiğine göre, aile ortamının da kuşkusuz özgür olmasını beklediğimiz yerdir Amerika..
Dolayısıyla “çocuklar istediği okulda okumalıdır” diyen ailelerin olduğu üllkede durum buysa, bizi düşünün artık..
LYS’deki kız öğrencilerin başarısı hepinizce malum..
Daha mı zekiler, daha mı sorumluluk sahibiler bilemem fakat erkeklere ciddi bir fark attıkları ortada..
Bunu sadece ben söylemiyorum, istatistikler söylüyor..
Buraya kadar iyi ama bundan sonrası can sıkıcı..
Çünkü kızlarımız ailelerinin baskısı yüzünden istedikleri şehirde, istedikleri
üniversitede okuma şansına sahip değiller..
Yüzyıllar geçti, çağlar değişti,fakat kız çocuklarına bakış açımız değişmedi..
Halen onlara karşı biraz güvensiz değil miyiz?
Erkek çocuklarımızı dünyanın bilmem hangi ucundaki ülkeye eğitime gönderirken, kızlarımızı yaşadığımız muhitten en fazla birkaç saat mesafede bulunan şehirlerdeki üniversitelere gönderebiliyoruz..
Sebebi açık,
“Yakın ol ki seni daha sıklıkla kontrol etmeye gelebilelim..”
Konuyla ilgili olarak gözlemlediğim şu olayı anlatmadan edemeyeceğim,
Çocuklarına her türlü sorumluluğu aşılamış demokratik aile ortamına sahip olduğunu düşündüğüm üst düzey bir bürokrat, sırf Anadolu’da üniversite kazanan kızının gözünün önünde olması adına okulun bulunduğu şehre daha pasif bir göreve atamasının yapılması için dilekçe vermişti..
Bu olayın açılımı şudur;
“Benim kızım ayakları üzerinde duramaz, ben ona güvenemiyorum, bu nedenle iş hayatımdaki kariyerimin önünün tıkanması pahasına düzenimi bozarak onun yanına gitmek istiyorum..”
İşin enteresan tarafı, bahsettiğim ailenin kendisine güvenemedikleri kızlarından sadece iki yaş büyük oğullarının halen Azerbaycan’da eğitim görüyor olması..
Bir tarafta,
“Aman çocuğumuz güzel bir okulu kazansın” diyerek onlar daha ilkokul sıralarındayken dershane kapılarını aşındıran veliler,
Diğer tarafta,
Başarılı, azimli ama hem ailelerinin baskısı, hem de parasızlık nedeniyle istediği okulda okuyamayanlar..
Dr Erdal Atabek’in kulağa küpe olacak şu güzel sözleriyle bitiriyorum yazımı;
“Dünya değişiyor.. Yüzyıl değişiyor.. Ama çocuklarımıza davranışımız değişmiyor.. Geleneksel alışkanlıklarımız değişmiyor.. Oysa gelecek, bugünkü çocuklarımızla var olacaktır”..
Kalın sağlıcakla… |