“Halk İçinde Muteber Bir Nesne Yok Devlet Gibi, Olmaya Devlet Cihanda Bir Nefes Sıhhat Gibi.. (Kanuni Sultan Süleyman)”
Bir zamanlar insan ayağı değmeyen bölgelerin bulunduğu 4,5 milyar yaşındaki dünyamız, yörüngeyi çöplüğe çeviren irili ufaklı sayısız uyduya endeksli internet ve televizyon kanalları sayesinde küçülerek cebimizdeki yerini alınca, yerkürenin en ücra köşesindeki minicik bir su birikintisine düşen karıncanın çırpınmasından dahi haberimiz olmaya başladı..
Doğal olarak teknolojinin sınırsız imkanlardan faydalanan bizler, bu yönümüzle ilk insan Adem peygamberden sonra yaşayıp terk-i diyar eyleyen ve sayıları 110 milyar olarak tahmin edilen atalarımıza göre oldukça şanslıyız..
Zamanın başbakanı rahmetli Turgut Özal'ın Isparta'da yaptığı bir konuşmasında izleyiciler arasındaydım..
Orada;
-”Çok yakında televizyon kanallarının sayısını 3'e, 4'e hatta 5'e çıkartacağız” demişti.
Bunu duyup heyecanlanan insanlar çılgınca kendisini alkışlayınca, hızını alamayarak “hatta bu bile az, 10, 20, 30'a çıkartacağız” diye saymaya devam ederken, bu işe pek aklı yatmayan siyaset dünyasının ünlü organizatörü Erkal Zenger derhal olaya el koyarak başbakanın kanal sayısını “70”e çıkardığıanda cihazın sesini kısmıştı..
Daha sonra ses yeniden açılınca Özal'ın bu kez “Türkiye'yi baştan aşağıya oto yollarla öreceğiz” sözlerini duymuştuk..
Tabi ki o sırada “bol keseden atan tipik Türk politikacısı” diye düşünüp söylediklerine itibar etmemiştim..
Oysa ki bugün durum ortada..
Bilinen ve seviyeli yayın yapan birkaç ulusal kanalın dışında, illerimizin kendi adını taşıyan ve neredeyse her hafta bir yenisi açılan TV kanallarından geçilmez oldu ortalık..
Ancak hiç birisinde de elle tutulur programa rastlamak olası değil..
Bu kanallarda sürekli iki ilginç doktora denk gelirsiniz..
Sakın ola ki bu doktorları sıradan insanlar zannetmeyin. Bence onlar buldukları ölümsüzlük reçetesini kaybeden Lokman Hekim'in günümüzde yaşayan torunlarının ta kendileridir..
Günün her saatinde ekrandadırlar..
Ellerinde birer ilaç kutusu sürekli anlatırlar;
- Şu elimde görmüş olduğunuz 'Saksafonis' isimli ilaç binbir türlü derde deva olup kuşa, başa, kaşa, saça, bağırsaklara, kansere, vereme, kısırlığa, iktidarsızlığa ve yeryüzünde bilinen bilinmeyen, gelmiş geçmiş ve gelecek tüm hastalıklara devadır.. Üstelik fiyatı da sudan ucuz.. Yapacağınız tek şey vereceğimiz telefon numarasını çevirip 'Alo' demektir.. İlk arayan hasta izleyicimize 'Kaşıfobi' isimli bit ilacını da yanında hediye olarak veriyoruz..
Bazen tıp fakültesi ve hastaneler ile bir o kadar profesör ve doktora gerek var mı diye düşünmeden edemiyorum..
Nasıl olsa Lokman Hekim'in torunları işi çözmüşler..
Geçenlerde bu Lokman'lardan birisi daha da ileri giderek iddialı bir şekilde “Bu ilacı kullanırsanız ölmezsiniz” gibi garip bir laf edince, yanındaki spiker manalı manalı öksürerek kendisini uyardı. İşte o zaman hemen masanın üzerinde bulunan başka bir ilaç kutusuna can simidi gibi sarılarak;
- Elimdeki 'Zayıfamoten' isimli ilacı düzenli olarak kullandığınızda üç günde 18 kg zayıflarsınız.. Ben önceden 192 kg idim, bunu 10 gün kullanınca iğne ipliğe döndüm, ilacın fiyatı sudan ucuz, üstelik yanında bir adet dolma kalem ile kravat iğnesi de hediye..diyerek hatasını telafi etti..
Gelelim işin acı reçetesine;
Toplum olarak, teknolojinin görsel medya yanını kullanan bu şovmenlere inanarak taviz vermeye ısrarla devam ediyoruz..
İşte bu yüzden de hastaların büyük çoğunluğu kendilerini uzman hekimlerin güvenilir ellerine teslim edeceklerine, ne idüğü belirsiz ilaçların reklamını yapan bu iki pazarlamacı şahsiyet yüzünden hem paralarından oluyorlar, hem de geç teşhis nedeniyle sağlıklarından..
Son yıllarda cumhuriyetimizin hiçbir döneminde görülmemiş derecede olumlu sağlık reformlarına imza atan Sağlık Bakanı sayın Recep Akdağ'ın, Lokman Hekim'in şovmen doktor torunlarına “dur!” demesini bekliyoruz..
Sağlıklı günler...
|