“Tanburi teneke, ruhumun iniltisi
Tenekeden Mozart oldu “Günaydın” sesi
Eskiden vardı kapı, perde güneşe
Şimdi kepenklerle şarkı söylüyorlar pürneşe
Durdum baktım tenekeden binek
Etrafa selam vermeden geçti gitti inek...”
Batılılar ülkemizi Avrupa Birliği’ne almak (daha doğrusu almamak) için bize yapmadıklarını ve yaptırmadıklarını bırakmadılar.
Öylesine şartlar ileri sürdüler ve sürmeye de devam ediyorlar ki doğrusunu isterseniz kabak tadı vermeye başladı bu iş.
Ancak kılı kırk yarmalarına karşın artık nasıl gözden kaçırmışlarsa bilemiyorum, düzeltmemizi söylemeleri gereken asıl büyük tehlikenin farkına halen varamadılar.
Şimdi siz logar kapaklarından falan söz ettiğimi zannediyorsunuzdur. Haklısınız, o da gizli bir tehlike, fakat anlatmak istediğim olay bu değil.
Okuyanlar bilir, sevgili Bekir Coşkun “Dövlet” isimli kitabında logar konusuna mizahi bir dille değinmiş ve bunların niçin caddeyle aynı seviyede olmadığına bir anlam veremediğini yazmıştı.
Gerçekten de size en yakın logar kapağını bir inceleyin isterseniz. Ya düzeyden aşağıda, ya da yukarıda olduğunu göreceksiniz. Hatta bazı yerlerde bu seviyenin yarım metreye kadar çıktığını bile şahit olursunuz.
Ülkenin çok az kısmı dışında hemen hemen tüm köşesini gezdim. İnanın ki her yerde durum aynı. Onca okumuş mühendislerimize rağmen niçin logar kapakları caddeyle sıfır seviyeye getirilemez anlamak mümkün değil.
Belki de üniversitelerde bu konu farkında olmadan atlanıyordur.
Öyle ya, derslerde öğrettiler de mühendislerimiz mi yapamadılar?
Neyse boş verelim logar kapaklarını, nasıl olsa onların sittin sene düzeleceği yok.
Gelelim asıl konumuza, yani Avrupa Birliği yetkililerinin ülkemize dayattıkları zoraki yaptırımlar sıralamasında gözden kaçırdıkları, bizim için doğal, onlar için facia demek olan gizli tehlikeye.
Sabah erkenden kalkmışsınız. Sahildeki çamlıkta ciğerlerinize oksijen depolamak üzere günün en dingin saatinde yürüyerek yola çıkmışsınız.
Gaaarrrrççç...!!! Güüürrrççç...!!! Küttedenek...!!!
Aman Tanrım! O da ne?
Yahu bu nasıl kulakları delerek beyindeki sinir sisteminin ırzına geçen bir sestir?
Önce yakınlara bir yere uçak düştüğünü zannediyorsunuz.
Daha sonra gürültünün geldiği yöne bakınca sesin cadde boyunca sıralanan dükkanların açılan kepenklerinden kaynaklandığını anlamakta gecikmiyorsunuz.
Esnaflardan birisinin kibar çırağı kepengi fazla gürültü yapmadan kaldırınca dükkan sahibi devreye girerek;
-“Oğlum Yakup! Sen beni dosta düşmana karşı rezil mi edeceksin? İndir şu kepengi ve daha gürültülü şekilde yeniden kaldır bakayım!” diyor.
Olmaz ya, bir şekilde Avrupa Birliğine girmişiz diyelim.
Pazar sabahı Londra’da insanlar evlerinde uyurlarken Garççç..!! Gürççç..!! diye sesler gelmeye başladığını hayal edin.
Adamlar büyük bir ihtimalle 3. Dünya Savaşı’nın çıktığını zannederek su ve yiyecek stok etmek için marketlere akın ederlerdi.
Nereden bilsinler ki sokağın girişine dönerci dükkanı açan çifte pasaportlu çılgın bir Türk'ün ilk icraat olarak işyerine taktırdığı bu iğrenç teneke kepengi sabah sabah büyük bir zevkle kaldırdığını.
Sonuç olarak;
Bu ülkede Tenekeci Mozart'lara yasal yollardan “Dur!” demek kanunen mümkün müdür?
Mümkündür.
Ancak, büyük çoğunluğu sokakları tükürükleriyle sulayan çevre bilinci gelişmemiş duyarsız yurdum insanının ilgili mercilere müracaat ederek “Bizler bu tenekecilerden rahatsız oluyoruz” demelerini beklemek, sınırları İngiliz cetveliyle çizilmiş Arap ülkelerine bir gün demokrasinin geleceğini beklemekle eşdeğer olacağından,
Güzellik uykusuna yatmış insanlarımıza “Uykuda mısın sevgili yarim” isimli şarkının tuhafiyeci Şemsi abinin çırağı Selim tarafından uyarlanmış teneke versiyonunu hediye ediyorum.
Dinleyin bakın, gerçekten de güzel bir çalışma olmuş..
Gaaarrrççç...Uyannnn...Güüürrrççç...Uyannnn...Gümmmm... Uyansana yahu... Küttedenenek...!!!
|