Yazmayı “iş” edinmeye başladıktan sonra dostlarım uyarmaya başladı;
“- Bırak şu toplumsal konularda yazmayı. Zaman tekin değil. Başına iş alırsın…
Ottan çöpten, aşktan meşkten bahsetsene…”
Düşündüm… Onlar bulundukları noktadan bakıyor ve konuşuyorlardı; haklıydılar onların bulunduğu yerden hayata bakıldığında…
Hayata onların bulunduğu yerden bakacağım ve onların deyimiyle “aşktan meşkten” yazacağım bundan böyle Efece Haber’de. Bakalım becerebilecek miyim?..
*
Efece Haber Okuyucularına “Aşk’la Merhaba!..” diyerek başlayalım yazmaya örneğin; ne dersiniz?..
Aşk’ı anlatmaya temelden başlamalı ki; anlaşılır olsun. Anlaşılır olsun ki; yaşanır bulunsun…
Aşk’ı bir yolculuğa benzetmişimdir hep. Ama her yolculuk gibi zorludur, tutkuludur, macera doludur ve “marazi” (hastalıklı) bir durumdur da üstelik…
“Hoşlanma”yla başlar, “sevgi”yle yol alır “aşk”…
Evet… Hoşlanmayla başlar. Ama nasıl?..
Bilindiği üzere insan duygusal ve sosyal bir varlıktır ya hani?.. İşte duygusal bir varlık olarak kişinin doğal ve sosyal çevre uyaranlarından duyu organlarınca estetik anlamda olumlu algılamadır; “hoşlanma”…
Hoşlanma; bir “Afet-i Devran”ın yanağında gamzedir bazen. Bazen, kahkahasının tınısındadır bir “Fettan”ın; belki de sarı buğday başağı saçlarında asılıdır. Kim bilir?..
Umulmadık yerde, umulmadık biçimiyle toprağa bağlılık meselâ, vatan sevgisine dönüşüverir Satı Kadın’ın Ata’ya ayran sunuşunda…
Çoğu zaman, bir çifte çatal yürekli bir Delifişek’in, burun çekişi tikinde gizlidir ya da elinde çektiği tespih tanelerinin sesinde…
Darağacına emin adımlarla yürürken, inancını olanca gücüyle haykırmalardadır, kim bilir?..
Gizem dolu ve derin bakışlı bir çift gözde bulunma ihtimali de var elbette “Hoşlanma”nın…
Destursuz, bodoslama tanışmalarda da yakalanabilir yakalanmasına da…
“Sevgi”ye dönüşmesi bir başka “mesele”dir…
“Hoşlanmayla başlar …” dedik ya Aşk Yolculuğu; “Sevgi” durağında nefeslenip, demlenmeden “Aşk” olmaz. Bilesiniz…
Bilesiniz ki; “Sevgi”nin hamuruysa “Hoşlanma”, saygı ve sorumluluk duyguları da karşılıklı olarak suyu ve tadı-tuzudur. Şartlara ve zamana bağlı demlenir; yüreklerde…
Ve… Demlendi miydi yüreklerde “Sevgi”, gayrı “Aşk”a dönüşmüş demektir…
Artık bu haliyle “Aşk”;hoşlanmayla başlayan sevginin hastalıklı (marazi) halidir anlayacağınız…
Kalp hızlı çarpmaya, gözler gözlüksüz renkli algılamaya başlar her şeyi birden bire…
Dil dolanıverir, tökezler konuşmaya niyetlendiğinde her daim; suskunluğunda çenesi düşer yüreğinin…
Beynin, dağarcığındakilerini bulamaz; birden çöp evden farksızlaşıverir adeta…
Kor ateşlerde üşür ellerin…
Çığ altındasındır; terlersin buram buram…
Uzatmayayım…
Çıpa’sı olmaz “Aşk”ın; hesabı-kitabı yoktur. Tıpa’sı da fırlamıştır aklın; aradığında bulamazsın yerinde...
Parametresi yoktur kısacası…
“Aşk”ı hâlâ tanımayanlara “Günahkârdırlar…” diyorum. “Aşk”ı yaşamayanlaraysa beddua(!) ediyorum; hayatlarını heder ettikleri için…
Süleyman Duman - 08 Nisan 2012 Efece Haber Gazetesi
|