Hani, boğazına kadar suya daldığında, ne kadar derin nefes alırsan al, ciğerlerine dolan oksijenin yetersiz olduğu algısı uyanır ya beyninde?.. Hani, karmakarışık düşünün son sahnesinde panikleyip çığlık atarsın da sesin çıkmaz ya?.. Hani, dipsiz kuyulara düşersin de her an korkuların büyür, umutların umutsuzluğa doğru yolaldığı gerçeğini duyumsarsın ya her hücrende?.. Hani, jilet gibi ayazın kıl kestiği gecede, bilmediğin bir yerde bir türlü gelmeyen sabahı, doğmayan güneşi beklersin ya hani?.. Hani, çok şey söylemeye hazırmışsın duygusuyla dolu hissederken, konuşmaya başlamaya karar verdiğinde tüm sözcükler uçuşup kayboluverir ya hafızandan?.. Hani, kör kurşunlara kafa tutarken, bir mini minnacık diken acısıyla buruşur ya suratın?.. Hani, olanca romantikliğinle üst perdeden asılmıken bir türkü, birden bire gıcık olup tıkanırsın ya hani?.. Hani, oturmuşsun parkta, bir bankta ilkbaharın olanca aşifte havasına kapılıp tellendirmişken keyif sigaranı; uçan bir kuşun kerameti(!) düşer ya iki kaşın arasından burnunun üzerine sızarak?.. Hani, açlığın olanca baskısıyla bir lokanta bahçesinde ısmarladığın yemeğin ilk lokmasında bir sinek düşer ya tabağına hani?.. Hani...?..
*
Hani... ?.. Hani, suda tirit tek den şehriye gibi dolaşırsın ya ortalıklarda?.. İşte, öyle bir ruh halindeyim kısaca Dostum... Ne umutsuzluk çukurunda debelenir duygularım, ne umut deryasında kulaç atar anlayacağın. Boşa akan bir çeşme kurnası gibiyim... Nehir akıntısında yolalan bir tomruk gibi örneğin... "Körün, kavgada taştan sakınmaya çabalaması..." mı demeliyim yoksa?.. Anla işte... Bir el de sen at, bu tanımsız durumumu anlamama ne olur?.. Ne olur gülme... Üzülme de...
*
Muhasebesindeyim şimdi; mazimin her kalemini, didiklemem ondandır... Anlamsız kahkahalarımın arasında, suratımı düşürüp dalmam ondan... Ondandır; derin nefes verişimdeki yorgunluğum... Durgunluğum... Vurgun yemiş bir dalgıçtan farksızlığım ondandır...
* Kaslarım gergin, dişlerim kenetli ve anlamsız ya bakışlarım hani?.. Bir buğday danesindeki enerji, bir ayçiçeği çekirdeğindeki azim ve bir kardelen çiçeğindeki dirençle karşındayım şimdi... Şimdi, senin duruşunla var olacağım, sözünle ateşlenecek yüreğim... Kınında huzursuz bir kama; suskunluğum... Aldırma sen... Ruh halim şu ki; yediverengül gibi çiçek açarım, tek gülümsemende... Yeter ki; sen, tüm karamsarlıklara, tüm karanlıklara karşı eğilme... Gerisi, hikaye...
Efece Haber Gazetesi / 14 Nisan 2014 Pazartesi - Süleyman Duman
|