Ne gazetelere ilişsin gözlerim, ne de televizyon ekranlarına bakmak isterim. Hatta kapıdan dışarı adımımı bile atmak gelmez içimden. Sürekli hava basıncıyla şişmekte olan şambrel gibi yüreğim; şiştikçe şişer, gerildikçe hassaslaşır çevreye…
Derin nefes alıp vermelerle zaman kazanırım bir nebze; bir nebze düşünmeye fırsatım olur…
Bir okkalı küfürle, yüreğimin havasını alırım…
Duygularımın patlamasını nasıl önlediğimi sanıyorsun Sevgili?..
Yaşamla “beşik kertmesi” mi eylemiş bu topraklar bilmem ki; kayıtsız kalamıyorum gülmeyen suratlara, açmayan çiçeğe, uçmayan kuşa, bir topal karıncaya, akmayan suya, yağmayan yağmura, dikenli tek dal çalıya, zemheri ayazına, Ağustos sıcağına, denizde balığa, gökyüzündeki buluta, Ay’a, yıldıza ve daha nicelerine…
Bir de sana…
Ve ille de sana…
Ömrümü yıllara bölmüşüm, yıllarımı aylara, ayları haftalara, günlere, saatlere, dakikalara, saniyelere, saliselere…
Paramparça yaşanmışlıklardan, bir bütün umut yaratmışım; elmastan sert, zümrütten daha değerli…
Umudum seninle umut, seninle anlamlı ve daha bir yaşanası Sevgili!..
Anlarsan bir tek sen anlarsın beni; bundan eminim…
Anla beni…
*
İçimden geçenleri bir cümlede aktarayım istiyorum sana…
Cümle kısa, anlamı geniş, içeriği ağır mı ağır olsun istiyorum…
Kimsecikler sıralamış olmamalı böylesi sözcükleri…
Her kelime, yerli yerinde olmalı cümle içinde; yüzünde gözlerin gibi örneğin…
Kaşlarına isyan edip, gözlerinin altında ve üstünde mevzilenmiş kirpiklerin gibi mesela…
Mevzilenmek ister yüreğim yüreğinde…
Anlarsan bir tek sen anlarsın beni; bundan eminim…
Anla beni…
*
Fakat…
Karardıkça dünya günden güne; içimiz aydınlık kalabilir mi Sevgili?..
Sosyal atmosferde sığırcık sürülerinin uçuşunu, karabulut zannıyla “Yağmur Duası”na başlarken Hafız; kerameti insan aklında görmenin faturasını ödemeyi yeğleyenlerden olmak olmuşsa tercihimiz...
Suçlu muyuz yani?..
Yani Sevgili…
Dönerken Dünya Güneş’in etrafında kendi ekseninde; nice yaşamlar bahşedişlere “Şükür” edilirken, aklın kerametine itibar etmenin cezasına boyun mu eğmeli?..
Aklım isyanında kararlı; yüreğim mevzisinde göz-gez-arpacık vaziyetinde neylersin?..
Ya el ele verip kuşatırız dünyayı…
Ya da omuz omuza yürür, paylaşırız yaşamı…
“Acıyı bal eylemek” de var bu umutta; umudu yol eylemek de Sevgili!..
Anlarsan bir tek sen anlarsın beni; bundan eminim…
Anla beni…
Efece Haber Gazetesi / 26 Ağustos 2013 Pazartesi – Süleyman Duman
|