Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük, “namus” kelimesinin anlamını şöyle açıklıyor: “Bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet.”
“Toplumsal ahlâk” denilen şey, toplumu oluşturan bireylerin ortaklaştığı değerler manzumesidir. Namus da, bu değerlere bağlılık duygusuyla kendini var ediyor demektir.
Sözlükteki açıklamadan çıkardığımız budur…
Buradan hareketle, değerler ve değerlere olan bağlılığın olduğu yerde “namus”tan söz edebileceğimizi anlıyoruz. Yani, “namus”u yalnızca bacak arasında gören, algılayan ve anlayan bir anlayışın, “hastalıklı” beyinlerin ürünü olduğunu görüyoruz…
*
Öyleyse…
“Düşüncenin namusu olur mu?..” sorusunu sormamız; sorgulamamız gerekiyor. Hele de bu süreçte; bu günlerde…
*
Düşüncelerini beyan eden onca “akıldaneler”in kol gezdiği, yazılı ve görsel medyamızda adeta istila edenleri gördükçe; mide bulantınızı önleyebilmenin tek yolu, bu sorunun yanıtını bulabilmekte saklı olmalı…
Hem önümüzü görebilmenin, hem de sözü söyleyenle söylenenin, içerikle örtüşmüşlüğüne bakıp bir kanıya vararak, belki de beyinlerinize gidecek olan bir nebze temizliğin sizi rahatlatabileceğini, bir nebze iç bulantınızı önleyebileceğini; belki de kendi kişiliğinizi yeniden biçimlendirmeye katkısı olabileceğini düşünmekteyiz…
Ama nasıl?..
Toplumsal değerleri tek tek tespitin ardından, söylenenlerin hangi toplumsal değerlere dayandığını görmekle başlanılabilir örneğin…
Sonrasında, söyleyenin söylediklerini kendi yaşamında ne derecede içselleştirdiğine dikkat ederek de ilerlenebilir…
Kuşkusuz söylenenlerin bilgi kaynaklarının güvenilirliği, tutarlılığı ve uygulanabilirliği, işin olmazsa olmazıdır. Sözel olarak aktarılan bilginin zaman, zemin ve hangi amaca dönük olduğunu da gözden kaçırmamak gerek…
*
Gelelim günümüz yaşanan gerçeklerine…
Yaşanan onca olaylar karşısında, çoğu insanımızca sebep-sonuç ilişkilerinin kavranılamadığı gibi, kavranılmaması için yaratılan gündem değişikliklerine de bir anlam verememekteler… Dini referanslarla topluma yön vermeye çalışanların, dini değerleri hiçe sayan söylem ve yaşam biçimleri, sistemle barışık olanları sistemin değerlerini de hiçe sayar hale getirirken, emek merkezli düşünce değerleriyle hareket edenleri de bozuyor. Bu durum düşünce kaosunu körüklerken, “düşüncenin namusu”nu ayaklar altına seriveriyor…
Söylemde kullanılan bilginin, bilimsel değer taşıyıp taşımadığı, mantıksal tutarlılığının olup olmadığı; asla akla getirme fırsatı tanımıyor bile insanlarımıza…
Ve düşünce kaosu, kakafoniye dönüşüveriyor; hatta, sakin ve sistematik düşünmenin ırzına geçiliyor göz göre göre. Geriye kala kala, “namus” kavramının akıl, mantık ve bilimden arındırılmış, içi boş “ahlâk algısı”ndan bir şey kalmıyor geriye… Haliyle de “namus”u bacak arasında aramaktan başka çıkış yolu gösterilmeyen insanların yaşadığı, yaşattığı şeyler de kadına şiddet, töre ve namus(!) cinayetlerinden başka bir şey olmuyor…
Son yıllarda yaşamın her alanındaki toplumsal olayların altında yatanın, “düşünce namusu”nu yitirmişlik midir acaba?..
Üzerinde durmaya değmez mi dersiniz?..
Biz ortaya atıverdik işte; gerisini sizler sürdürebilirsiniz…
Efece Haber Gazetesi / 29 Temmuz 2013 Pazartesi –Süleyman Duman
|