Nasıl ki kulağa gelen ölçülü sesler, gürültüden kendilerini sıyırıp “müzik” oluyorsa; insanın çıkardığı ses de, hayvanların çıkardığı seslerden kendini sıyırıp, “duygu ve düşüncenin ifadesi” oluveriyor…
Hayvanların hangi durumlarda ses çıkardıkları malûm; yaşamalarını sürdürebilmede elzem olan temel gereksinimlerinde bir eksiklik, aksaklık ya da risk baş gösterdiğinde…
Koyun, karnı acıktığında bağırır:
“-Meee!..”
Yavrusunu arayan bir kedi feryat eder; çünkü neslinin geleceği tehlikededir:
“-Miyav!..”
Sarıkız’ı gören Alaca Tosun, hem rakiplerine gözdağı verir, hem de kur yapar Sarıkız’a:
“-Mooöö!..”
Uzaktan tanımadığı birileri yaklaşıyorsa Sahibi’nin yakınına; Çomar ortalığı velveleye verir, tehlike var diyerek:
“-Hav hav hav!..”
Üç aşağı beş yukarı, hayvanlar âleminin kelime kapasitesi bu kadardan ibarettir denilebilir…
Kuşkusuz beden dili de vardır hayvanlar âleminin; kuyruk sallıyorsa köpeğiniz, sizden bir şeyler beklediğinin işaretidir örneğin…
Kedinin sürtünmesi bacaklarınıza, size olan sevgi ve memnuniyetinin karşılığıdır…
Boynuzuna taş yemiş bir mandanın sürekli kafasını sallaması, çektiği acıdan kaynaklı olmakla birlikte, çok sinirlendiğinin de işaretidir; yakınında durmayın sakın…
Kurdun ağıl, tilkinin kümes kenarlarında dolaşması aşkından değildir elbet; rızık peşinde olmalarındandır…
Tavuğun gıdaklaması her daim yumurtlayacağı anlamına da gelmez; bilesiniz…
Çakalın aslan peşinde dolaşması, “Haybeci”liğindendir; kartalın yükseklerden uçması “Efe”liğinden…
Fare peynir kalıbını gözüne kestirir de, aradaki mesafeye göre karar verir genellikle; bilir, hırsızlığında bir “racon”u olduğunu…
Yılan, her daim alçak sürünmelerle yol alır…
Akrep, akrepliğinden yapar ne yaparsa…
Sineklerin vızıltısı, çırpınan kanatlarının sesidir; o sebeple “Hayvan Hakları”ndan mahrumdurlar her daim…
Fil, fil olmanın yükünü taşır yeryüzünde hep…
Zürafa tepeden bakar her canlıya, ön bacaklarının yüzü suyu hürmetine…
Aslan, kediyle akrabalığının utancından yaşar ormanlarda; “Kral” olduğu rivayet olunur amma inanan pek de yok gibidir nerdeyse…
Atın uçtuğu söylenir; çitanın en hızlı kaçtığı…
Uzatmayalım lafı; getirelim sözü insanoğluna…
*
O insanoğludur ki; sesiyle ayırır kendisini hayvanlar âleminden…
Her durumda ses vermesidir; hayvanlar âleminden tüm ayırt edici özelliği…
Meleme, böğürme, miyavlama, havlama, anırma, kişneme, gıdaklama, kükreme vb… sesler çıkarmadığına bakarak; farklı kılmaz hayvanlar âleminden kendisini aslında…
Bu gerçeği, bir tek siyasetçiler dillendirirler “lisan-ı münasip”le; “İnsanoğlu, en şerefli eşref-i mahlûkattır” diyerek…
O sebeple, sesli olanı makbuldür insanın, siyasetçi nezdinde anlayacağınız…
Her konuşmanın ardından papağan, her ihale sonrasında fare, her tehlikede akrep geni nüksedenlerin baş tacı edilmesinin hikmeti bundandır Ey okur!..
İnsanoğlunun pek bilinmeyen bir özelliği vardır ki; sormayın…
Sessizliği…
“Fırtına öncesi sessizlik” deyimi, tam da insanoğlunun sessizliğe gömüldüğü zamanlarda sık kullanılır ki; sonrasını ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim?..
Efece Haber Gazetesi / 05 Ağustos 2013 Pazartesi - Süleyman Duman
|