Günlerim, saatin tik taklarının ritminde, sağır kulak duyarsızlığından farksız geçiyor. Patlamaya hazır bir yanardağ gerilimindeki yüreğime, ayak uyduramayan günlerin içinde yol alıyorum. Belli ki; ne geçmekte olan günlerin taktığı var yüreğimi, ne de yüreğim, duyarsız ve işitme engelli günlerimi...
Yuvarlanıp gidiyorum işte...
Sensizliğimde, kimsesizliğimi yaşıyorum yufka arasında kuru soğan dürümü tadında...
Hiç sorma; "Bu da ne demektir?" diye sakın...
Çünkü...
Ne ben anlatabilirim içimdeki duyguyu sana, ne de senin iç dünyamda yolculuğa niyetin var; bilirim...
Niye yoralım birbirimizi o zaman?..
Sakın yanlış anlamayasın Sevgili. Ben yorulmaya hazırım her daim amma ve lakin, senin yolculukta beni dinlerken yorulmandan korkarım...
Korkarım; yaşama ek yerinden kırılmandan...
Sevda gözünü zedelemekten korkarım...
*
Korku...
Korkularım...
Korkusuzluklarım...
*
Tüm duyarlılığın sensörleşmiş halidir, korku...
*
Benimse, yıllar öncesinden bozuldu sensörlerim...
O gün bu gündür, ters zamanlarda duyarlılıklarım depreşip durdu hep. Kah "zamansız öten horoz"a saydılar beni, kah "zemheri ayında gül" istedi yüreğim...
Anlayabiliyor musun beni Sevgili?..
Zira, anlaşılamıyor olmaktan kaynaklıdır korkularım...
*
Korkusuzluklarım kaldı bir tek elimde; işte odur tek servetim, zenginliğim...
Benim tercihim değildi üstelik de...
Sessiz sedasız, yapayalnız kalabalıklar arasında yaptığım yolculuklarım ürkütmesin seni. Sonsuzluğun ıssızlığındaki dinginliktir, korkusuzluk; Sevgili...
Fakirliğim, hakirliğim ve basitliğim ondandır...
*
Günler ağır aksak, günler karabulutlara esir; kör, sağır ve dilsiz ya bugünler?..
Sen boşver...
Bir İspanyol Rakkase'nin pervasızlığında, ağızda patlayan bir sakız gibidir hayat. Zaman olur patlar, zaman olur yeniden yoğrulup hayatın dişleri arasında biçimlenip balon olur. Gerim gerim gerilir yürekler o anlarda. Aşk olur, gözyaşı olur, sevda olur tırmanır ova yüzünden akarak vadiler boyunca, dağların doruklarına sis bulutları yokuş yukarı...
Elleri böğründe bekleyen bir ana gibi, boş bakışlar anlam yüklenir...
Umudun ilk sinyalleridir, çakan şimşekler ki; aynen senin göz kırpışının tek yumurta ikizi...
Dikiş tutmaz bulutların yırtılmasıdır, yıldırımlar...
Geleceğin habercisidir, isyanın naraları gök gürültüleri...
Günlerin umuda döl tuttuğuna tanıklık edilir gayrı; umut ve bereket yağar yüreklere...
Unutma ki; yaşamın dinamiği devingendir ve aşkın güneşi doğar yeniden...
Akar gider günler ve döner aralıksız dünya, sonsuza doğru da...
Ben, sensizliğin kuraklığındayım hala Sevgili...
Gayrı anla...
Efece Haber Gazetesi / 24 Şubat 2014 Pazartesi - Süleyman Duman
|