Yılların yorgunluğu vardı üzerimde. Halâ derinlerin etkisi, izleri, kalıntıları..! Derelere, göletlere/göllere, nehirlere, denizlere ve okyanuslara dala dala çok yorulmuştum! Fakat ilgi saham ıssız ve korkutucu bataklıklar, balta girmemiş ormanlar, ıssız çöllerdi! Zirveler ve uçurumlar! Dipsiz kuyular! Yılanlar, akrepler, çıyanlar, kurtlar, tilkiler, yarasalar ve tüm yırtıcı, zehirli ve zararlı (benim gibi!) yaratıkların arasında geçen koskoca bir 35 yıl..! Tehditler, kazalar, belâlar ile geçen yarım asra yakın bir zaman içinde kendimden, ailemden, çevremden, gerçek dostlarımdan çok mu çok uzaklaşmıştım. Çok yorulmuştum… Artık yeter dedim ve kendime, özüme, özelime, donmuş duygularıma dönmek istedim. Üzerimde ne kadar kalıntıları/izleri kalsa da arınmayı başarmıştım. Eh, ‘ çamur at izi kalsın’ sözünün doğruluğu gibi izler kalacaktı elbet..! İşte iki yıldır bu ‘dönüş!’ sürecini yaşıyordum! Çok zor oldu benim için. Üzerimde ne kadar izleri/kalıntıları olsa da başarmıştım…
Şehrin beton yığınları arasından (ölmesin diye duygularım) bazen kaçıyordum uzaklara… Doğayla başbaşa olmak ve güneşin, ayın, yıldızların, denizin, ormanın, yaylanın, dağların yalnızlığına ortak olmak ve yeniden umudu kuşanmak için kaçıyordun ve anırıyordum tüm dış etkenlerden… Evet, yeniden umudu kuşanarak tekrar dönüyordum beton yığınlarla dolu şehre… İki yıl bu şekilde kendi kendimi yenilemeye çalıştım. Peki, pişman mı idim geçmişimden! Hayır! Ölsem ve yeniden dünyaya gelmiş olsam yine aynı mücadeleyi verirdim! Sadece yoruldum diyorum… Evet, artık yeter diyerek umudu kuşanıp sıfırdan bir hayata ve yarınlara ‘merhaba’ demek için kolları sıvadım.
Çok değerli ağabeyim Yahya Efe ile bazen gazetede karşılaşır sohbet ederdik. Benim sürekli yollarda oluşumdan dolayı ancak ara-sıra gazetede karılaştıkça sohbet edebiliyorduk. Fakat benim sabitleşmem ve yolculukları bırakmamla birlikte Yahya ağabey ile karşılaşmam sıklaştı. Yine böyle bir günde kendimi Atatürk Kültür Merkezi’ndeki Kitap Fuarı’nda buldum. Gazetemiz Anayurt’un standı vardı. Benim "Şer Üçgeni" kitabını koyduk standa. Yahya Efe ağabey ile de burada bir-kaç gün derin ve uzan sohbet sonrasında Efece Haber’da yazma kararı aldık. Ve kendimi bir anda sizlerin arasında buldum. Ve siz Efece Haber yazarları, şairleri ve sanatçıları arasında olmanın mutluluğunu da göndermiş olduğunuz mesajlarınızla yaşattınız bana. Ne kadar samimi/içten ve sevgi/saygı dolu mesajlardı öyle…
Nihayetinde bir günümü sadece Efece Haber’e ayırdım. Baştan sona (Ana Sayfa, Politika, Güncel-Yaşam, Kültür-Sanat, Magazin, Kadın, Spor, Müzik, Sağlık, Foto-Galeri ve Arşiv dahil) tüm haberleri, yorumları okumakla birlikte siz değerli yazar, şair, sanatçı olan sizlerin tüm yazılarınızı, şiirlerinizi, yorumlarınızı okudum. Fotoğraflar, resimler, olumlu/pozitif eleştiriler…
Okumaya her nedense soldan başladım. Şenses Us, Mehmet Kındap, Fatma Uçarlar, Fikret Dikmen, Sevinç Şimşek, Ali Sönmez, Ayten Yavaşça, Faruk Oray, Yasemin Efe, Mehmet Kadıoğlu, Oktay Zerrin, Ergül İlter, M. Osman Efe…
Daha sonra da sağdan başlayarak; Bekir Coşkun, Prof. Dr. Anıl Çeçen, Hüseyin Toprak, M. Yahya Efe, Serap Düzgören Arı, Orhan Selen, Nusret Kebapçı, Caner Öztaş, Harika Ören, Murat İnce, Ayten Yavaşça, Dr. Hülya Ünal, Belma Demir Akdağ, Günseli Rumelioğlu, Melek Adalet Önol, Ergül İlter, Atilla Yüncüoğlu, İlknur Bakış, Nalan Atay, Y.Birsen Demircan, Süleyman Duman, Dr. İbrahim Ateş, Özlem Demirer, Meryem Demir, Şükran Aydoğan, Sevinç Şimşek, Oktay Zerrin ve Zeynep Ertunç… Sadece görünen yazıları değil daha öncekileri de (eski yazılanları) okudum…
Peki, neden böyle yaptım?!
Efece Haber’i ve sizleri daha yakın tanımak için. İnsan ailesini tanımak istemez mi?! Sanki yitiktim de sizleri (ailemi) buldum ve aranıza döndüm! Eh, insanda aile merakı olmaz mı?! Aynı duygu ve düşüncelerle hareket ederek Efece Haber’e bir günümü ayırıp ve sizleri de yakından tanıyıp tüm yazılarınızı, yorumlarınızı ve şiirlerinizi okumuş oldum. Kötü mü ettim?! Herhalde doğrusunu yaptım diyorum. Bugünkü yazımda ‘aile tadında’ olsun dedim. Ne mutlu ki varsınız. Ne mutlu ki (kendimi uzaydan aranıza katılmış bir yaratık gibi hissetsem de) sizlerle olmanın sevincini yaşıyorum. İçimdeki çocuk uyandı!
Duygu ve düşüncelerimle aranızdayım artık…
|