Anayurt Gazetesi’nde Köşe Yazıları yazmaya başlayalı altıncı yılın içindeyim. Toplumsal olaylar ve siyaset üzerine kalem oynatmışım aralıksız. Haliyle bildiğim bir türkü var; o da “Yallelli”(!) anlayacağınız. Onun da sonu gelmez(!) biliyorsunuz…
Önce halimi böylece özetledikten sonra; gelelim Efece haber’de yazma “iş”inin “Nereden?..” ve “Nasıl çıktı?..”ğına…
İnanınız ki; bu konuda hiçbir suçum, günahım yok? Kimseyi de suçladığımı sanmayın ama birisinden kuşkulanıyorum(!)…
Neden?..
İzninizle anlatayım…
Efendim; Ankara Kitap Fuarı’ndayız ve Değerli Ağabeyim ve Büyüğüm Sayın Yahya Efe ile sohbeti sardırmış durumdayız. Arada bir Dostumuz Sayın Muhsin Akıl da sigara molalarına ara verebildiği ölçüde(!) sohbetimize katkıda bulunaktalar. Eh; Anayurt Gazetesi Satış Müdürü Sayın Hakan Bingöl de arada Reklam Müdürü Sayın Murat Kocakök’ten gelen iletileri(!) Yahya Ağabey’e anons etmekte: “Yahya Ağabey akşama kolaları(!) nerede içeceğimizi soruyor Murat…” türünden anonslar bunlar…
Ankara Kitap Fuar’ının gidişatı derseniz; AKM, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin İnönü Bulvarı üzerinde yapılan Gökkuşağı Tesisleri de, Ankaralıların dikkat ve ilgisini çekebilmek için düzenlenmiş(!) bir görüntüsü var. Gelenler kitaplarla ilgilenmekten çok, gözleme yemeye gelmiş bir havadalar…
Bir de o günlerde “4+4+4 Eğitim Sistemi” TBMM’de tartışılmakta; hem de kavga kıyamet… Fuarı izleyenlerin genel kanısı; sanırsınız söz konusu “4+4+4 Eğitim Sistemi Yasa Tasarısı” yasalaşıp yürürlüğe konmadan etkisini(!) Ankara Kitap Fuarı’nda göstermeye başlamış…
Okur-yazarların Ankara’yı terk ettiğine hükmedenler(!) de var ama inanmıyorum tabii… Diğer yandan bir anlam(!) vermede de zorlanıyorum…
Oldum olası hayata iyimserlikle bakmış birisi olarak elde veriler var kuşkusuz. “Acı patlıcanı kırağı çalmaz” deyip bize kapı ağzında bir stand verilmiş. Haliyle kafadan(!) sonra tüm bedeni üşütmüşüm. İşte bu sebeple hastalandım. Zamanında Fuar’da olamadığım o gün, bir okurum üç buçuk saat beklemiş ve kitabı imzalatıp gitmişti; mesut ve mutlu olarak. Bunu çok önemsedim…
Bir diğer ciddi veri ise okurların kararlı gelişleriydi. Hatta okurlarımın o kararlı gelişlerinin fuarın yarattığı genel algıya tersliğin merakıyla; “İntihar Bombacıları gibiler” esprisi yapıyorduk…
Yahya Ağabey ise insanların siyasetten bıktığı kanısındaydı. Siyaset yazılarına o sebeple ilgi gösterilmemiş olabileceğini söylüyor; başka konularda yazabileceğimi ve bunu başarabileceğimi telkin ediyordu. Sözü uzatmayayım; “Yahya Ağabey’in vardır bir bildiği” deyip, Efece Haber Gazetesi’nde siyaset dışındaki konularda yazmaya karar verdim…
Sürekli siyasi yazılar yazmış birinin “aşk-meşk” konularında yazı yazmasının, Afrika’da çizme pazarlamaya kalkmasından farksızlığını, o zamanlar kestiremediğimi itiraf ediyorum. Ancak, Efece Haber İstanbul Temsilcimiz Sayın Harika Ören’in; “Başlığı görünce 'Aman, ilk yazı beddua ile başlıyor, Bismillah' dedim. Ama okuyunca tutuldum kaldım, ben de bedduanıza gönülden destek veriyorum” yorumu bende; “Demek ki siyasi yazılarımın dışındakiler, okuyanlarda ‘baklava üstüne turşu yemiş’ duygusu yaratıyor” kanısı doğurdu…
Daha ilkyazıyla okuyanların yüreğini ağzına(!) getirdiğimize göre, yazmaya devem edersek kitle imha silahına dönüşme tehlikemiz(!) var demektir…
“Acaba?..” diyorum; “Yahya Ağabey bu amaçla mı beni Efece Haber’de yazmaya davet etti?..” Kuşkulanıyorum(!) ve şaşırmış durumdayım…
Şimdi siz söyleyin; ne yapmalıyım?..
.
16 Nisan 2012 Efece Haber Gazetesi