Doğanın yasalarına göre hayata düşüp, doğal eleme sonucu yaşama tutunabilme sürecinden ibarettir çocukluğumuz…
Kışın soğuğunda diş sıkarak, yazın kavurucu sıcağında yanarak çeliklenmişiz hayata karşı…
Ne elimizden tutmuş şans denen “Aşüfte”, ne torpil geçmiş “Felek” denen özürlü. Bilek hakkıyla işgal etmişiz, dünyadaki yerimizi anlayacağınız...
Kızamığa, kuşpalazına, kabakulağa kulak asmadan; zatürreeye nanik yapmışlığımız var daha 3-4 yaşında. Kağnı tekerine ayak ezdirmiş, boz eşeği kızdırıp eşekten düşmüşlüğümüzü de itiraf ediyoruz. Zira bizim oralarda “Attan düşen ölmez, eşekten düşen ölür”ken; biz yaşam piyangosundan amorti tutturmuşuz Emmioğlu…
*
Ayağı yer tutup, ayaklanan taylar gibi, koşuşturup durduk kontrol mesafesinde. “Ayıp”, “Günah”, “Yasak” levhalarına çarpmadan yaşamak öğütlendi hep kulaklarımıza çünkü… Sağ ayakla dışarı çıkışımız da; her ikazda Kıble’ye dönüşümüz de ondandır…
“İçi dolu olan kafa, eğik olur” diye belledik biz. Hem içi dolu, hem “dik kafa”lara karşı tahammülsüzlüğümüz kültürel mirasımızdır, ezeriz; ezmişiz de hep nedense…
O yüzden, ezik biçimlendi kişiliğimiz Kardeş!..
*
Derken; ağaca su yürür gibi yürüyüp hayat yolculuğunda, Gençlik Çağı’na ulaştık…
Gençlik!.. Ah Delibozuk günlerimiz ah!..
Sabah serinliğinde güneşin ısısını emer gibi, yavaş yavaş öğrenip fark ediyorduk dolu kafaların da dik durabileceğini... Fark ettiğimizde isyan duygularınız kabarıyordu; “Çarşı!.. Her şeye karşı!..” hesabı… Sevgi duygumuz koza dönemini tamamlayıp kırıyordu yumurtalarını ve kanatlanıp uçmaya hazırdı artık…
Acaba?..
Bir kör kurşunla yok oluyordu; bir dal karanfille kuruluyordu dünya… Biz o günlerden geldik bu günlere Canımıniçi!..
Bir hokkabaz oyunuydu yaşatılan; insafsız, vicdansız ve acımasız ve de kanlı…
Yani Delikanlı!..
Hiç de “Delikanlıca” değildi oyunun kuralı; hâlâ da değil…
Anlayacağınız; ninnilerle, manilerle uyumadık diyeydi cezalandırılmamız…
*
Ya şimdi?..
Yine de değişen bir şey yok…
Değişen yalnızca yöntem; afyonun dozunu arttırdılar, o kadar…
“Gençliğini reddeden gençlik yaratmak”tır umulan…
“Olur mu?..” diye soruyorsanız eğer, rivayet muhtelif…
Umanlar; “Hazmettireceğiz inşallah!..” demekteler…
Gençliğin yasası yine aynı; “Heeeyt ulannnn!..”
Bize göre; gençliktir asıl olan…
Gerisi yalan…
(Herkesin geçmiş 19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve spor Bayramı’nı kutluyorum.)
21 Mayıs 2012 Pazartesi / Efece Haber Gazetesi / Süleyman Duman
|