“Bu sene biz Bulgaristan'dan elektrik satın alacağız, seneye de Bulgaristan bize elektrik satacak..!!!” (Süleyman Demirel)
Siz değerli Efece Haber okurları için büyük bir şevkle bilgisayarımın başına geçerek yeni köşe yazımı hazırlayacağım sırada şehir cereyanının kesilmesi üzerine aklıma Türk Mizah Edebiyatı'nın üstadı Aziz Nesin'in “Seyahatname” isimli romanındaki “Elektriğin bir kabahati yok, onun tek hatası biz Türklerin eline düşmesidir” sözü geldi ve durum böyle olunca da yeni yazımın konusu kendiliğinden ortaya çıktı.
Çocukluğumda ismini sürekli olarak Türk sinemasının ünlü jönlerinden Ediz Hun ile karıştırdığım Thomas Edison elektriği bulduğunda önemli bir konuyu fena halde atlamıştı.
Elektriğin bir gün Türklerin eline geçeceğini.
Burada bir parantez açalım.
Edison için “elektriği bulduğunda” değil de “elektriği geliştirdiğinde” demek daha doğru olur. Çünkü Edison'dan önce elektriğin alt yapısını hazırlayanlardan Alessandro Volta, Joseph Wilson Swan, William Wallece ve ismi şu anda aklıma gelmeyen daha bidolu bilim adamını es geçmek hem kendilerine, hem bilim tarihine hem de sizlere haksızlık olur. Nihayetinde Edison sadece ampulü buldu.
Rivayet odur ki;
Edison elektriğin ülkemizdeki içler acısı halini önceden sezinlediğinden ölüm döşeğindeki son sözleri “Elektrik benim çocuğum sayılır. Sakın ola ki onu Türkler’e vermeyin, sonra maymuna çevirirler yavrumu” olmuş.
Edison'un vasiyetine rağmen Türkiye'de elektrik enerjisi ilk kez 1902 yılında Tarsus’ta kurulan hidroelektrik santralinde üretilmeye ve kullanılmaya başlanmış.
Bazen düşünüyorum da transfer ederken önemli bir parçasını dışarıda mı unuttuk, yoksa batılılar bizi kandırarak elektrik diye başka bir şey mi kakaladılar. Öyle ya, neden onlarda elektrik kesintisi yaşanmazken bizde günde 5-6 kez kesilir?
Arkadaşımın babası anlatmıştı.
1970’li yıllarda İsviçre’nin küçük bir kasabasında beş yıl çalışmış. O süre zarfında sadece bir kez, o da yirmi saniye süren kesintiye şahit olmuş. Bunun dışında tık yok. Duyunca şaka gibi geldi.
Dikkat edin bakın, bizde hafif bir gök gürültüsünde, yaz yağmurunda, meltem esintisinde pat diye gidiverir cereyanlar. Sanırım bizim elektrik Avrupalıların kullandıklarından daha hassas ve ince ruhlu. Öyle bağırtıya, çağırtıya pek gelemiyor.
Hadi şimdi sizinle zaman tüneline girelim ve 29 Ekim 2023 tarihine gidelim;
O gün ülkemiz asrın olayı olarak gösterilen İstanbul Boğazı'nın çevre yolu Kanal İstanbul projesini hayata geçirip bu kez de gelecek asrın heyecanını yaşamak üzere güneş sisteminde uydusu Sardak ile birlikte aheste aheste dolaşırken Mahmut Ra isimli Türk bilim adamı tarafından keşfedilen Honus isimli gezegene hem yeni Türk Okulları açmak, hem Türkçe Olimpiyatları organizasyonunu izlemek, hem de Hoca Efendiyi ziyaret etmek amacıyla içerisinde Milli Eğitim Bakanlığından üst düzey bürokratların bulunduğu Türk astronotların sevk ve idaresindeki uzay aracını gönderecektir.
Bütün ülkeler bu olaya odaklanmıştır.
Uzay aracı Ankara Gölbaşı’ndaki tesislerden fırlatılır. Dünya yörüngesinden ayrıldıktan bir süre sonra telsizden cızırtılı zayıf bir ses duyulur;
- “Gölbaşı!! Gölbaşı!! Burası Hazerfan-1.. Daha Honus'a varamadan uzay gemimizde elektrikler kesildi, zifiri karanlığa gömüldük, size zahmet TEDAŞ'dan bir yetkiliyi arayıp sorar mısınız cereyanlar ne zaman gelecekmiş? Emirlerinizi bekliyoruz... Taaamam...”
Gölbaşı’dan cevap verilir;
“Hazerfan-1.. Hazerfan-1.. Elektrik Gölbaşı ile Ankara arasındaki yüksek gerilim hattındaki bakım nedeniyle kesilmiş, ne zaman geleceği belli değil.. Sakin olun, telaş yapmayın. Kaptanın masasının sağ çekmecesinde birkaç tane mum olacak, el yordamıyla onları bulup yakarsınız. Ayrıca dönüş yolunda da elektriklerin kesilebileceğini düşünerek Honus gezegeninden bol miktarda mum almayı unutmayın... Taaamam...”
Mum ışığıyla giden bir roket. Normaldir. Çünkü içerisinde Türk elektriği kullanılıyor. Ne zaman gelip, ne zaman gideceği belli değil.
Bırakalım şimdi elektriği bir yana da, gün gelip biz de sınır komşumuz ABD gibi uzay yolculuklarını gerçekleştirebilir miyiz?
Efendim, anlayamadım, ABD nereden mi sınır komşumuz oluyor?
Şimdilik Irak (IBD), çok yakında Suriye (SBD), daha sonra da İran (İBD),
Ondan sonra mı?
İçimizden biriii...
|