Londra Olimpiyatları'nın başlamasına az bir süre kaldı.
Eminim ki çoğunuz Türk sporcuların kazanacakları madalyaların heyecanını şimdiden yaşamaya başladınız.
Fakat bende “Yine bayrak rezaleti yaşanacak mı?” endişesi hakim.
Konu bayrak olunca şu anekdotu aktarmadan geçemeyeceğim;
Mecburi hizmetlerin getirdiği zorunluluk nedeniyle Evliya Çelebi'nin yolundan yürüyerek ülke coğrafyasının önemli bir bölümünü gezdiğim sıralarda özellikle bazı küçük ilçelerde gereksiz olduğuna inandığım sosyal etkinliklere yakinen şahit olmuştum.
Buralar çiçeği burnunda kaymakamların mülki amirliğe başlayarak ileride valilik koltuğuna kapağı atabilmenin hayalini kurdukları yerlerdir.
Kaymakamların önemli görevleri arasında, bilinen milli ve dini bayramların yanı sıra 21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 22 Mart Dünya Su Günü ya da 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü gibi kutlamaların yer aldığı günleri kaçırmamak yer alır.
Geçen kış Batı Karadeniz'in yıllardır bakımsız kalmış, buna rağmen şirinliğinden bir şey kaybetmemiş ilçelerinden birisinin internet sayfasına girdiğimde fotoğraf kareleri eşliğinde bir tören haberi dikkatimi çekmişti.
Büyük bir ihtimalle ilçe kaymakamı ajandasını kontrol etmiş ve o gün ülke sathında herhangi bir kutlama programı bulunmadığını görünce bu boşluktan faydalanarak kasaba yakınlarında bir tepeye dikilen bayrak direğinin törenle açılması talimatını vermiş, törene katılımın fazla olması için de sıcak sınıflarından koparılarak çok sayıda öğrencinin direğin yanına gelmesini sağlamıştı.
Zavallı yavrucakların soğuktan ellerini ovuşturarak ısınmaya çalıştıkları resimleri görünce içim burkulmuştu.
Tamam, oradaki görevliler de ellerini ovuşturuyorlardı ama onların ki üşümekten ziyade kaymakamın karşısında ellerini birbirine bağlayarak iki rekat yağ çekmekten başka bir şey değildi.
Yine gözlemlediğim kadarıyla Allah’ın dağında insan yapısı sadece dört şey vardı: Bayrak, bayrak direği, bayrağın ipi ve taa oralara kadar kaymakam üzerine çıkıp konuşsun diye yağdanlıklar tarafından getirilen kürsü.
Bu kürsüde önce belediye başkanının, sonra da kaymakamın sanki ilçeye fabrika açmışlar da işsizliği çözmüşler edasıyla yaptıkları söylemleri okudum.
Kaymakam hiç kimsenin aklına gelmeyecek önemli bir konunun altını çizerek ”Bayrağımız zamanla yıpranabilir, değiştirilmesi noktasında halkımızın ve emniyet güçlerimizin belediyeyi uyarmak suretiyle yardımcı olmaları gerekmektedir” demiş, sonra da tören bitmişşşş.. Gökten üç elma düşmüşşş.. Biri araştıranın, biri yazanın, diğeri de okuyanın başına..
Ülke geneli tarihin hiç bir döneminde görülmemiş şekilde baştan aşağı otoyollarla örülürken, buna karşın E5 karayoluna on dakikalık mesafede bulunan bahsi geçen ilçemizin kısacık duble yol bağlantısı yıllardır yerinde sayarken, üstüne üstlük de ilçelerine yapılması düşünülen ve gerçekten de hakları olduğuna inandığım meslek yüksek okulunu komşu ilçeye kaptırmışlarken, bunlarla ilgileneceklerine, koca koca adamlar ilçelerinin en önemli eksiği olarak bayrak direğini görmüşler.
Ha az daha unutuyordum. Muhteremler bayrak direği ile uğraşırken son kararname ile bu ilçenin adliyesi de kapatıldı, iyi mi?
Bayrağa karşı olduğumu zanneden bazı işgüzarlar çıkabilir diye söylüyorum; Ben şehitlerimizin al kanıyla boyanmış ay yıldızlı bayrağına gerçek sevdalılardanım. Onun sevgisi yıpranmasın diye de kalbimin içerisinde dalgalandırıyorum.
Şimdi gelelim yazımın girişinde de belirttiğim beni rahatsız eden konuya;
Farkında mısınız bilemiyorum? Olimpiyatlar da dahil olmak üzere uluslararası spor arenalarında yapılan madalya törenlerinin bir çoğunda göndere çekilen Türk Bayrağı bize ait değil.
Görüntü aynen şöyle;
Kırmızı kumaş üzerinde “küçük ay” ve ondan daha “büyük yıldız.”
Tıpkı Türk ordularının büyük taarruzda İzmir'e girişlerini gösteren belgesel filmdeki bayrağa benziyor.
Ve yıllardır yetkililer bunu ısrarla önemsemiyor.
Türk bayrağı dünyanın en anlamlı bayrağı olduğu kadar, aynı zamanda kurallarına uygun düzenlenmesi bakımından da zor bir bayraktır. Zaten bu nedenle de “Türk Bayrağı Kanunu” çıkarılıp ölçüleri belirlenmiştir.
Peki bu yanlışlığın düzeltilmesi noktasında neler yapılabilir?
Çok basit;
Bu tür spor müsabakaları başlamadan önce, atıyorum Halter Federasyonu yetkilileri organizasyonu düzenleyen ülke yetkilileriyle irtibata geçerek, önceki benzer turnuvalarda yanlış Türk bayrağı kullanılmasının Türk ulusunda haklı tepkilere yol açtığını, bu tatsız durumun bir daha yaşanmaması için ülkemizden oraya istenilen sayıda ve ebatta usulüne uygun Türk bayrağı gönderileceğini belirtip, törenlerde kesinlikle bu bayrakların kullanılmasını istemelidir.
Aksi halde bu gidişle Türk bayrağı yerine, bizim bayrağımıza az da olsa benzeyen Tunus bayrağının göndere çekilmesi an meselesi.
Benden söylemesi…
|