Şair “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder” demiş ama kırk altı yaşında ölmüş. Kırklı yaşlar şairin öldüğü yaşların başı. Hayatın sonbaharı olarak görülen yaşlar. Hadi canım, hiç de öyle değil. Kırklı yaşlar insan ömrünün en güzel dönemi.
Aslında hayat kırkında başlıyor. Kim ne derse desin insanoğlu içindeki giriftliği ancak kırkından sonra çözüyor. Hayat oturuyor, işini, eşini seçiyor, hedefine ulaşıyor. Ulaştığı hedefi olmasa bile hedefiymiş gibi görüyor. Geçmişte yaptığı hataları bile seviyor. Pişmanlık duymuyor. “İyi ki yapmışım” diyor.
Enişte anlatmıştı. Yedek subaylığının bitmesine az bir süre kala, hani askerlikte muvazzaflar ile yedekler arasındaki rekabet var ya, onu yaşamış. Orduevinde teğmenler ile asteğmenler arasında önemsiz bir meseleden çıkan tartışmadan sonra yaşanan kavgaya karışmış bizimkisi. Yapılan tahkikat sırasında iki gün boyunca merkez komutanlığının nezarethanesinde kavga ettiği teğmenlerle birlikte kalmış. Ardından askeri mahkemeye çıkarılmış ve dört gün hapis cezası almış..
İşin kötüsü askerlik sürecinde cezasını infaz etmemişler. Hep anlatırdı, “Ben devlete fazladan askerlik yaptım” diye. Meğerse buymuş. Askerliği bittikten altı ay sonra sivil cezaevinde dört gün hapis yatmış. Ama arkasından da “İyi ki yatmışım. Yahu insan hayatı, özgürlüğü anlıyor. İçeride neler olduğunu kavrıyor. Bir bilseniz o dört günde ne dostluklar kazanılıyor, ne hayatlar olduğu birinci ağızdan öğreniliyor” demişti.
Allah iyi ki insanlara bu dünyada ikinci bir hayat şansı vermiyor. Aman Allahım! İkinci hayat ha! Deneyim, özgüven ve gençlik. Kim tutar sizi. Bu üçgen içerisinde insanın üstesinden gelemeyeceği iş olabilir mi? Elbette ki hayır!
Bir de kırk yaşın kendine has güzellikleri var.
Hayatın farkına varılması; daha cesur olunması; “Bu aklımla genç yaşımda olsaydım” sözünün daha iyi anlaşılması; özgüvenin artması; yüzlerdeki dikey çizgilerin değil, mutluluk ifadesi olan yatay çizgilerin görülmesi ve şakaklardaki beyaz saçların karizmayı arttırması gibi.
Yani anlayacağınız kırklı yaşların yakını görememek, kolesterol, hipertansiyon gibi sözcükleri sık sık kullanmak, kalp krizi geçiren sınıf arkadaşlarınızı hastanede ziyaret etmek dışında olumsuz bir yanı yok.
Gelelim benim durumuma:
Nüfus kaydına göre geçtiğimiz mayıs ayında her ne kadar “Kimse yok mu?” diyerek ellili hanelerin kapısını çalmış isem de;
Çünkü manzara buradan harika görünüyor |