Güneş doğduğunda umut çiçekleri açmıyorsa içinde, bahçe duvarları üzerinde işveli duruşuyla at koşturtmuyorsa hanımeli yüreğinde; Yalnızlığın Sırça Sarayı’ndasın demektir Sevgili…
.
*
.
Yalnızlık?..
..
Sanma ki; zifiri bir karanlıklar ülkesidir ya da uçsuz bucaksız bozkırda tek başına, tek dal, bir devedikenidir “yalnızlık”…
.
Asla!..
*
..
Öyle mahsun, öyle elleri böğründe uzaktan baktıkça Yaşam’a, o Sırça Saray’ın Mahkûmu olmaktan başka seçeneğin olamaz ki. Sabahın seher vaktinde fırlayacaksın yataktan.
..
Umut çiçeklerini sulayacaksın önce; sonra yaşamın demir parmaklıklarından sarkan dallarına tutunup, akacaksın gün ortasına. Kılıç kuşanıp cirit atacaksın, başaklar derip, gül koklayacaksın ovalardan. Ulu dağlarda naralar atacaksın; gelen kendi sesinin yankısını törenle karşılayacaksın Sevgili…
..
Muzip bir tebessümle yaklaşıp serçeye, vefalı bir tanıdık eli olarak yemleyeceksin güvercinleri…
..
Sincaba selam çakmadan geçmeyeceksin örneğin…
Karşına çıkan pınardan, bir yudum serinliğin tadına bakacaksın. O seni tanıdığı için borçlanacak sana; sen onu tanıdığın için sorumluluk yükleneceksin, farkında olmadan...
.
*
.
Dikenler yalayacak ayak bileklerini…
..
Kan, revan içinde kalacak ellerin…
..
Yorulacaksın; ter çıkacağı yeri şaşıracak bedeninde Sevgili!..
..
Yanlış kapı çaldığın da olacak; ummadığın hedeflere eriştiğin de…
..
Yağmura yakalanıp, tepeden tırnağa sırılsıklam ıslandığında; şaşırmayacaksın…
..
Yolunu şaşırdığında paniklemeyecek, ıssızlığın ürkütücülüğünden tırsmayacaksın. Her zindanın mutlak bir çıkış kapısı vardır; unutmayacaksın…
.
Enerjin tükenmeye yüz tuttuğunda ağlamayacaksın da asla; çünkü ne kadar gözyaşı dökersen dök, yaşam tezgâhında hiçbir değeri yoktur gözyaşlarının. Her ne kadar ağlamak, insana mahsus olsa da Sevgili…
*
.
Kaybettiklerin de olacak elbette; önceden kaybettiklerin gibi. Sen her kaybettiğinde o zamana kadar kazandıklarını anımsadıkça, kaybettiklerinin gönül torbandan dökülenler olduğunu anlayacaksın. Anlayacaksın ve menzile erişmeye olan umudun ve gücün, artacaktır Sevgili…
.
*
Yalnızlık?..
.
Hiç de sanıldığı gibi de değildir hani…
.
“Tek” olmanın “özgün”lüğünde değer bulan kişilik; ilginç değil midir?..
.
Katıksız Karar’larının uygulamalarında, özgürce kale burcuna dikilen bayrağın dalgalanmasındaki hazzın tadına ne demeli?.. Ey!.. Canımıniçi!..
.
*
.
Yalnızlık?..
.
Tek olmanın rakamsal önemi açısından değil de, özgün olmanın niteliğinde anlamlandığında “yalnızlık” dedikleri; “anlamlı tüketilmiş bir yaşam” değil midir ki?..
.
*
.
“Yalnızlığın, yalnızlığımın menzili olsun…” desem; ne dersin?..
16 Temmuz 2012 Pazartesi / Efece Haber Gazetesi – Süleyman Duman
|