Farkında mısınız!
Geçmişle kıyaslanınca bu sene sanki biraz daha birbirine benzeyen bayanlarla doldu her yer.
Bakıyorum da hepsinde aynı burun, aynı kaş, aynı çene, aynı yanak, aynı dolgun dudaklar.
En ilginci de aynı bakışlar ve aynı gülüşler.
Yeni tanıştığım bir hanımı sanki daha önceden gördüğümü hissettiğim için dejavu yaşar gibiyim.
Dejavuyla çocukluk günlerine dönmek harika olurdu muhakkak, fakat bunun adı “Botoks”..
İster istemez Ümit Yaşar’ın oğlu Vedat için yazdığı şiir geliyor aklıma;
“Gülüşlerin,
Ah o gülüşlerin,
Senin beşikten mezara kadar
Ağlayan gülüşlerin…”
Her insanın bakışı, gülüşü, ışığı farklı olmalı, birbirine benzememeli.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük ayrıcalığının konuşması olduğu söylenir ya, bence onun kadar önemli bir özellik olan mimik de var.
Şaşkınlık, heyecan, merhamet ve sitem duygusu mimiklerle öylesine güzel anlatılır ki, konuşarak o etkiyi yaratmanız asla mümkün olamaz.
Ama dikkat edin bakın yeni kuşakta mimik diye bir şey yok.
16-17 yaşlarındaki kızların bir çoğunun gözleri burunları şiş içerisinde.
Sanki bu yaşta dudaklarını şişirmeye veya yüzlerini onartmaya ihtiyaçları varmış gibi.
Ah botoks sen nelere kadirsin! Sadece göz çevresindeki ya da yanaktaki bir kaç kırışıklığı yok edeceksin diye insanın yüzündeki o tatlı gülüşü, hüznü, anlamı alıp götürüyorsun.
Oysa insanın doğal haliyle olgunlaşmasından güzel ne olabilir ki!
Yaşlanmak tüm canlılar için kaçınılmaz bir son.
Ancak bunu biraz olsun geciktirebilmenin yolu da botokstan değil, içki ve sigara kullanmamaktan, dengeli beslenmekten ve düzenli spordan geçiyor.
Botoksa esir olmamış sizi siz yapan tabii gülüşleriniz ile hayatı izlemeniz temennisiyle...
|