Evren yüreğim, damlıyor kan tanecikleri..!
BARIŞA O KADAR ÇOK SUSADIK Kİ...
Dünya o kadar küçüldü ki, 7 milyar insana dar gelmeye başladı! Dünya yaratıldığı günden bu yana insanlar bir arada yaşamayı öğrenemedi!. Kan, gözyaşı, zulüm, işkence, sömürü yüzyıllardır devam ediyor. Barış, huzur, güven diye bir mefhum kitaplarda, filmlerde ve şarkılarda anlam buluyor. Bir başkasının mutluluğu bir başkası için mutsuzluk oluyor. Bir başkasının gözyaşı bir başkasının sevinci oluyor. Bir başkasının savaşı bir başkasının zaferi oluyor. Adem ile Havva ile başlayan üreme hala devam ediyor. Habil ve Kabil ile başlayan ‘savaş’ da devam ediyor. Kök/maya/öz aynı ama farklı ırklar, farklı milletler ve farklı vatanlar..! Son yüzyıl içinde bilim ve teknolojideki gelişmeler insanlığı mutlu etmeye yetmedi. Kan dökme, zulmetme, sömürme ve gasp etme isteği maalesef barış ve huzur içinde yaşamın önünde gidiyor. Hırs, öfke ve kin insanı daha azgınlaştırıp ‘sahiplenme’ içgüdüsünü kamçılayarak başkalarının haklarına tecavüze kadar götürüyor.
İşte böyle bir dünyada yaşıyoruz. Renklerimiz, dillerimiz, kültürlerimiz, inançlarımız, geleneklerimiz farklı da olsa kavgayı, kan dökmeyi, zulmetmeyi birbirimize reva görerek üstünlük, egemenlik ve sahiplenme egosuyla yanıp tutuşuyoruz. Dünyaya sadece kendi doğrularımızdan bakarak başkalarının doğrularını asla kabullenemiyoruz. Kendi mutluluğumuz için başkalarının hayatını zehir etmeyi ‘zafer’ kabul ediyoruz. Elimizdekilerle (toprak, yer altı ve yerüstü zenginlikleri, tüm doğal güzellikler) yetinmeyerek illaki başkalarının toprağı, yerüstü ve yer altı zenginlikleri ve doğal güzelliklerini de istiyoruz. Çünkü doymuyoruz..! Azınlıkların çoğunluklara hakim olduğu bir dünyada bir arada yaşamayı öğrenemediğimiz gibi binlerce kilometre ötedeki başka insanların yaşam alanlarına müdahale ederek üstünlüğümüzü kanıtlayarak insanlığa ve yerküreye hükmetmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken demokrasi, barış ve özgürlük nutukları atarken de utanıp-sıkılmıyoruz…!
Evrene, dünyaya, insanlığa tarihi, kültürel ve medeni bir perspektiften bakmaya çalıştık. Genelleme yaptık. Detaylara girmedik. Zaten ne demek istediğimiz apaçık anlaşılmakta… Anlatmak istediğimiz şeyleri zihinsel anlamda tırnak, parantez, köşeli parantez içinde boşluklar bırakarak anlattık ki içi sizler tarafından doldurulsun! Umudu, sevgiyi, aşkı, sanatı, kültürü maalesef yine sömürü amaçlı kullanıyoruz! Her medeniyetin, her ülkenin ve her milletin tarihinde aşk, umut, kültür, sanat, kendi tarihiyle özdeştir. Evrensel anlamda insanlığın ortak doğruları olan aşk, umut, kültür ve sanat savaşta, sömürüde, gaspta kullanılmasa ya! Hassas duygu ve düşünceler de savaşa ve sömürüye az mı alet oldu. Sormuş olsak her medeniyet, her ülke ve her millet ‘haklıyım’ diyecek! Peki o zaman kim haksız?! Kâinatta düşünen bir varlık olarak üstün yaratılmıştır insan. Niçin birbirlerinin kanını dökmede yarış ediyorlar?! Koskoca evrende hepimize yetecek kadar büyük olan şu dünyada neyi paylaşamıyoruz? Neden savaşıyoruz? Neden kan döküyoruz ve neden zulmediyoruz?!
Hangi medeniyetten, hangi ülkeden, hangi milletten olursa olsun, insanlığın, düşünen, paylaşan, seven insanlara ihtiyacı vardır. Bu insanlar toplumun önde gelen aydınları, akil insanları ve sanatçılardır. Bunlar gazeteci-yazar, bilim insanı, eğitimci, şair, ressam, müzisyen olabilir. Onlara çok büyük iş düşüyor. İnsanın insana yaklaşımının aşktan, duygudan, düşünceden geçtiğini daha çok anlatmalılar. Barışı, umudu, güveni, aşkı/sevgiyi anlatmalılar kitaplarında, şiirlerinde, resimlerinde… Kinin, öfkenin, nefretin, kan dökmenin insanlık için çok kötü olduğunu usanıp-bıkmadan yazmalılar, çizmeliler ve anlatmalılar. Aşk/sevgi, barış ve umut kavramlarına insanlık o kadar susadı ki! Afrika’daki aç-susuz insanların bunları düşünecek gücü-kudreti kalmadı (ki zaten bedenen çökmüşler!) ama hiç olmaz ise karnı tok göz pek insanlar bunları düşünebilirler! Onlara anlatılmalı zaten. Afrika’daki aç-susuz insanların da geleceğidir aşk-sevgi, barış ve umut. Zaten aşk/sevgi, barış ve umut dünyaya hakim olursa aç-susuz insan mı kalır dünyada?!
Dünya savaşları yetmemiş gibi halâ savaşıyor insan! Ne çabuk unutuldu Hiroşima, Nagazaki?! Ne çabuk unutuldu Vietnam?! Ne çabuk unutuldu cennet-vatan Anadolu’muzun işgali?! Şimdi de Ortadoğu kan ağlıyor… Burma’da vahşet kan ağlıyor Arakan..! Filistin’de zulüm… Daha dünyanın pek çok yerinde insanlar vahşice öldürülüyor… Ve sömürülüyor… Güçlülerin güçsüzler üzerinde kurduğu bir dünyada barıştan, demokrasiden ve huzurdan söz etmek de neyin nesi?! İnsanların birbirinin gırtlağını sıktığı şu küçücük dünyamızda özgürlükten söz etmek de neyin nesi?! Kanla beslenerek dünyaya egemen olmuş güçlerin barış, demokrasi ve özgürlük adına savaştan söz etmelerine hala inanmaya devam edecek miyiz?! Ve hala onların safında olmaya ha..! Yetmedi mi bunca oyalama/kandırmaca?! Yetmedi mi timsah gözyaşları?! Yetmedi mi bunca gözboyama?! Yetsin be artık… Uyan be artık… Ey ülkemin aydınları ve sanatçıları, önce sizler uyanın ki başkaları da uyansın… Söylenecek söz de kalmadı: inanın barışa o kadar susadık ki..!
|