“Üç türlü yalan vardır: Basit yalan, kuyruklu yalan ve istatistik.. (BENJAMIN DISRAELI)” SÖZLÜKLERDE “daha önceden başkalarını aldatmak için tasarlanmış, belli bir amaca yönelik düzenlenmiş beyanlardır” şeklinde açıklanan yalanın, araştırmacılar tarafından oluşum sebeplerine göre tasnifi yapıldığında; Hayali, Takli, Mübalağa, Sosyal, Savunma, Dikkat Çekme, Yüceltilmiş, Zıddına, İntikam, Çıkar, Patolojik, Propaganda ve Şartlı olmak üzere tam 13 çeşidi ortaya çıkıyor.
Tabi ki bir de aşağıda okuyacağınız Tarihi Yalanlar var.
VARAN 1 - (Kristof Kolomb Amerika'yı niçin yeniden keşfetti? Yoksa aklından zoru mu vardı?)
Kristof Kolomb’dan yüzyıllar önce ilk kez Vikingler tarafından keşfedilen Amerika'ya daha sonra bazı müslüman gemicilerin de bir çok defalar gidip geldikleri biliniyor.
Kolomb, Hindistan'a gitmek üzere yola çıktığında kaptanın seyir defterine oralarda tutsak alacağı yerlileri çalıştırarak elde edeceği altın ve gümüşleri gemilerle Portekiz’e getirip yeni bir haçlı seferi ile müslümanların elindeki kutsal toprakları ele geçirmek istediğini açıkça yazmış.
Bunun yanı sıra ünlü kaşif “Amerika'yı yeniden bulayım da dünyanın başına bela edeyim” diye düşünmüş de olabilir.
Kısacası, Kristof Kolomb Amerika’nın ilk değil, son kaşifidir.
VARAN 2 - (Kleopatra için birisi güzel mi dedi?)
Sanılanın aksine Mısırlı değil de Yunanlı olan Kleopatra için tarihçiler her ne kadar onun önüne gelen erkekle yattığından ve erkeklerin kendisiyle bir gece geçirmek için ölüme bile razı olduklarından söz ederlerse de, işin gerçeği, kadının yaşamı boyunca Sezar ve Antonius dışında sevgilisi olmadığıdır.
Yine tarihi kaynaklar Kleopatra’nın dillere destan bir güzelliğe sahip olduğunu belirtiyorlarsa da inanmayın. Hangi dönemin ölçüleriyle bakılırsa bakılsın gaga burnu ve ablak yüzüyle çirkin bir kadınmış. Bu tezi ortaya atanlar Antonius’un Kleopatra için döktürdüğü Roma sikkelerinin üzerindeki profiline bakmalarını öneriyorlar.
Gerçekten de paraların üzerindeki resimlere bakıldığında Kloepatra’nın bir Angelina Julia olmadığı kesin ise de, Barbara Streisant’a ikiz kardeşi kadar benzemediğini de kimse iddia edemez.
Ancak bazı tarihçiler söz konusu sikkeleri basan zamanın darphane görevlisinin Kleopatra’ya duyduğu husumet nedeniyle kadıncağızın resmini çirkin yapmış olma ihtimalini de kulak ardı etmememizi söylüyorlar.
VARAN 3 - (Roma'yı Neron yakmadıysa kim yaktı? Yoksa ben mi yaktım?)
Neron oldukça zalim, açgözlü, bencil, şehvet düşkünü ve cahilmiş. Fakat bu saydıklarıma karşın o kadar da kötü değilmiş. Örneğin her ne kadar annesini ve ilk karısını öldürmüş ise de, babasını ve yattığı kadınların tümünü öldürmemiş. Ayrıca bir tapınak bakiresinin ırzına geçerken diğer beş bakireye elini bile sürmemiş. O derece iyi birisi yani.
İmparatorluğu döneminde en çok ses getiren olay ise Roma’da bir hafta süren yangındı. Ancak iddia edildiği gibi yüksek bir tepeden bu yangını seyrederken lir çalmamış. Çünkü o esnada Roma’dan 50 mil uzaklıktaymış.
Neron’un herkes tarafından sevilmediği de doğru değilmiş. Bir kısım tarihçilere göre öldüğünde halk onun mezarına çiçekler yağdırarak adeta bir çiçek dağı oluşturmuş.
Roma'lıların bu hareketi 26 Mayıs'ta Demokrat Parti'yi, ertesi günü de tankları alkışlayan bizim insanlarımıza ne kadar da çok benziyor değil mi?
VARAN 4 - (Sezar, sezaryen ameliyatının isim babası mı?)
Bazı tarihçiler sezaryen ameliyatının bu ismi Sezar’dan almadığını, bazıları da sezaryenin latincede kesmek anlamına gelen caedere'den türediğini, dolayısıyla önüne geleni kestiren Sezar'ın bu ameliyatın isim babası olduğunu iddia ediyorlarsa da ben onlara katılmıyorum.
Mevzubahis kesmek ise hiç kimse Osmanlı döneminin meşhur celladı Hammal Ali'nin eline su dökemez. Dolayısıyla bu ameliyatın isminin Hammalyen olarak değiştirilmesi gerekir.
Sezar, bilinenin aksine sağlığında imparator olmamış. Her ne kadar o zamanlar Avrupa’nın yarısını fethetmişse de kendisine ancak öldükten bir kuşak sonra imparator ünvanı verilmiş.
Büyük çoğunluğumuzun Sezar'la ilgili bildiği tek şey olan “sende mi Brütüs?” repliği de yanlışmış. Doğrusu “ve sen, Brütüs, oğlum!” olacakmış.
Sezar hakkındaki asıl bilmemiz gereken olay ünlü repliği değil, eli kanlı diktatörün Galya seferinde ordusunun en az 1 milyon 192 bin kişiyi öldürmesinin tarih kitaplarında niçin yer almadığıdır?
VARAN 5 - (Marie Antoinette'nin babası pastacı mıydı?)
Fransa kraliçesi Marie Antoinette, yoksul insanların ekmek bulamayıp açlıktan öldüklerinin kendisine söylenmesi üzerine “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” sözüyle tanınır.
İşin ilginç tarafı bu söz Fransa'da dilden dile dolaşırken o sıralar Antoinette henüz doğmamış. Tarihçiler bu repliğin kaynağını bulabilmek için oldukça uzun bir süre uğraşmışlar, sonunda da “Rousseau‘nun İtirafları”nın tamamını okuyarak tarihe mal olan ünlü sözü genç bir prensesin söylediğini saptamışlar.
Buna benzer bir sözü yıllar sonra bizim mankenlerden birisi “Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?” diyerek ters orantıyla güncellemişti.
VARAN 6 - (Darwin’in anasını maymunlar mı kaçırmıştı?)
Valla Darwin'in anasını kimin kaçırdığını bilemem de, evrim geçirerek maymun soyundan geldiğimizi iddia eden, ancak daha sonra teorisi çürütülen bu adam hakkında, bizim teröristbaşını görünce “yoksa doğru mu söylemişti” diye düşünmüyorum desem yalan olur.
VARAN 7 - (Peki yurdum insanı yalan söyler mi?)
Hem de deve yüküyle. İşte en bilindik yalanlarımız;
“Aldığım en güzel hediye; Kalsaydınız, bir şeyler yerdik; Vallahi sarıda geçtim memur bey; Kazanmak önemli değil, mühim olan yarışmaktı; Dünya ahiret bacımsın; Şu an 80 milyon bizi izliyor; Sen beni bir de gençliğimde görecektin; Bende tam seni arayacaktım; Failler en kısa zamanda bulunacak (Bu politikacı yalanı, araya karışmış.); Evi boşaltın, Almanya'dan oğlum gelecek; Kilolarımla barışığım; Arkasından konuşuyorum sanmayın, burada olsa yüzüne de söylerim; Askerliğim boyunca hiç dayak yemedim; Seni 24 saat düşünüyorum..”
Şeklinde daha bidolu yalanların yalancısıyız.
Yalanı dünyasından kovmuş insanlarla karşılaşmanız dileğiyle…
|