Biz anlayamıyoruz şu insanlarımızın davranışını…
Örneğin; “hem dondurma yiyorlar, hem boğazım ağrıyor diyorlar” ya; dondurma yemenin sonucunun boğaz ağrısı olacağını bile bile üstelik…
Gelin’in; “Hem ağlarım, hem giderim” demesi de bir başka çelişkidir örneğin…
Ağlayacaksan gitme, gideceksen de ağlama ki; görenlerin kafaları aşure kâsesine dönmesin kardeşim!..
İşte böyledir bizim insanlarımız…
Seçimler yaz aylarında yapıldığında, çoğu “tuzu kuru” yurttaşımız tatil keyfini bozmayı göze alamaz ama ne zaman ki; benzine gelen “gece yarısı zammı”nı duyduğunda, basar feryat figanı; “Bu ne biçim Devlet!?.. Nerde bu millet!?..”
Allah’a yalvar yakar dua edene deseniz ki; “Yahu Hacı’m; ne günah işle, ne de Allah’a yalvar… Hem senin için rahat olsa, hem de bunca işinin arasında O Güzel Allah’a ek iş çıkarmasan?..” deseniz; alacağınız yanıt bellidir: “Kafir!..”
Vakit namazlarını aklına getirmeyen müminimizin, Cuma Namazı’nı kaçırmama telaşını anlamakta zorlanıp da sorsanız; “İbadetin de ‘perakende’si, ‘toptan’ı oluyor mu?..” deyin bakalım; “Zındık!..” yanıtını alıyor musunuz? Akmıyor musunuz? Görürsünüz o zaman…
Konuşmalara dikkat edenleriniz bilir; herkes kendisinin “yalanı sevmediği”ni ve de bu sebeple de “söylemediği”ni vurgulayarak karşıdakini “iknâ”ya çalışır. “Bunu neden söyleme gereğini duydun ki?” diye sorduğunuzda; “Bilmeni istedim” diyecektir. Siz yine; “Zaten herkesin doğru ve dürüst olması gerekmiyor mu?” diye soru sormayı sürdürdüğünüzde alacağınız yanıt yüzde doksan dokuz; “Sen ateist misin?..” olacaktır…
Örnek bol da, kafaların istihap haddi sınırlı malumunuz…
Biz o sebeple “Aydın işi” toparlayalım lafımızı en iyisi mi?..
İşte böylesi çalışan kafalara sahip toplumumuzun seçtiği politikacıların yaptıkları ve yapılanlar karşısında söyledikleri de bundan hiç farklı değil kuşkusuz…
29 Ekim günü Cumhuriyet’imizin Kuruluş yıldönümünde, Cumhuriyet Bayramı’nın kutlanmasının “Yasaklanma” mantığını gelin de çözün çözebilirseniz…
Bu “Yasak”ı savunan ve yasağa tepki gösterenlere karşı Sayın Başbakanımızın verdiği yanıt da hiç de “eşyanın tabiatına aykırı” sayılmaz doğrusu…
Ne demişti Muhterem Başbakan?..
“Ankara’nın Ulus’unda elinde Türk Bayrağı ile yürümek kolaaaayyy!.. Sen Hakkari’de yürü de görelim, bakayım!..”
Bu sözlerden bizim anladığımız; Hakkari’nin Başbakanı Muhalefet Lideri demek ki... Ya da bir başkası ama asla Sayın Başbakanımız değil…
…
Bizim asıl kafamıza taktığımız çelişkili durumsa, hem yürüyüşe katılıp hem de “su” ve “gaz”dan şikâyet edenlerin tavrıdır…
Oysa Sayın Gürbüz Evren de katılmış ve yaşadıklarını, çelişkisiz ve objektif olarak anlatmayı da başarmış: “Ankara'da, eski Meclis'in önündeki Cumhuriyet Bayramı kutlamasına katıldım. Allah var, polisimiz öyle nazik ki, ‘Beyefendi, Cumhuriyet Bayramı'nda kolonya yerine, Biber Gazı sıkıyoruz’ diyerek bayramımı kutladı. Polisimizin bu ilgisinden gözlerim bir yaşardı bir yaşardı ki, önümü göremedim.”(Yarımada’nın Sesi)
Bizim bildiğimiz birisini zorladığınızda, doğaldır ki ya “su koyuverir” ya da “gaz”…
Hem zorlayıp hem şikayet etmenin mantığı olamaz; o zaman zorlamayacaksın kardeşim!..
Ve Süphan Allah!..
Efece Haber Gazetesi / 05 Kasım 2012 Pazartesi – Süleyman Duman
|