Yazımıza bir soruyla başlayalım izninizle:
Her gün gazeteyi eline alan ya da televizyonda haberleri izleyen birisinin, okuduklarından veya duyduklarından, beyninde yaşadığı zamanın gerçekliğine ilişkin bir yargı oluşturabilmesi olanaklı mıdır?..
Yanıtınız; “Evet” ise de “Hayır” ise de ikinci bir soruyu daha sormakta yarar var:
Neden?..
“Müneccim”liğimiz(!) olmadığı için sizlerin yanıtını bilemiyoruz. Ancak kendi yanıtımızdan eminiz. Hem de oldukça net:
Hayır…
“Başkasına çuvaldızı batırmak” kolay da kendimize “iğne batırmak”tan kaçınmaksa; “Efece davranışın raconu”na(!) ters… Çaresiz; ikinci soruyu kendimize de sormak “farz”(!) oldu demektir. Biz de soruyoruz işte:
Neden?..
…
İster “Mahallenin Delisi” olduğumuza verin, ister “mazoşist”liğimize; hatta “Kendi çalıp kendi oynamaya niyetli garibim…”(!) deyip, okumayı burada bıraksanız bile, yine de yanıtlamadan geçemeyiz; geçmememiz gerekir. Dedik ya “Efece davranışın raconu” diye…
Evet… Buraya kadar söylediklerimiz konuya girebilmenin “peşrevi”ydi(!) Değerli Dostlar. Hani, burada yazdıklarımıza şaşı bakıp, “Öküz altında buzağı” gördüğü(!) savında bulunanların, şaşılıktan(!) kaynaklı, görme algısındaki bozukluk sebebiyle konuştukları hemencecik anlaşılsın diyeydi yani… Her neyse; gelelim asıl konuya…
Atalarımız ne söyledi iseler, güzel söylemişlerdir inanınız. Her söylediklerinin doğru olduğunu söyleyemesek de ciddi bir yaşam deneyimine dayanarak söylendiği kesindir…
Neler söylemişler?.. Örneğin:
“Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır…” Bu Atasözümüz, hem güzel, hem doğrudur…
“Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın…” İşte bu söz biraz tartışmalı… Eğer siz bir Doğal Hayatı Koruma Savaşçısı(!) iseniz güzel; yok, Toplumsal Hayat’a yön verme sorumluluğu taşıyan biri iseniz (Siyasetçi, Yargıç, Güvenlik Görevlisi, herhangi bir Kurumun Yöneticisi vb…) yanlıştır…
İşte; “Gençler hayalleriyle, yaşlılar anılarıyla yaşarlar” Atasözümüz de hem güzel, hem de doğru söylenmiş olanlardan birisidir; özellikle de günümüz gerçekliğini en iyi yansıtan yanıyla…
“Ne alaka?..” diyerek, karşı çıkanlar olabilir. Bu muhterem kardeşlerimize(!) “ez-cümle” (“az cümle” miydi yoksa(!)?..) açıklayalım:
“Gençler hayalleriyle yaşar” sözünü, “Gençler düş kurarak yaşarlar” diye algılayıp anlamamızda bir yanlışlık yoktur herhalde?..
“Yaşlılar anılarıyla yaşarlar” sözünü de “Yaşlılar geçmişin düşleriyle yaşarlar” diye algılayıp anlamamız da aynı şekilde, yanlış olmasa gerek? Yani; “Yaşlılar düş görerek yaşarlar” demek de aynı kapıya çıkmaz mı?..
Şimdi de gelelim “zurnanın zırt dediği yere”…
Ülkemizin Yakın Tarihi’ni okuyanlar bilirler ki; gençlerimiz kıyım kıyım kıyıldılar, harcandılar kısacası… Sonuçta “düş kuranlar”ımızı yok ettik…
Gazete ve televizyonlarda her gün okuyoruz, dinliyoruz büyüklerimizi; ne diyorlar sürekli olarak?.. “Dünyanın en itibarlı ülkeleri arasına girdik!..”, “Bölgemizde Lider Ülkeyiz!..”, “… yaptık!..”, “…ettik!..” vs…
“Düş görenler”i(!) dinlemekteyiz anlayacağınız…
Eee… Haliyle; yaşadığımız gerçekliğe baktıkça, bizim de aklımıza takılıyor ister istemez:
“Düş kurmak” mı iyiydi?.. Yoksa “Düş görmek” mi iyi?.. İşin içinden çıkın çıkabilirseniz…
.
Efece Haber Gazetesi – 19 Kasım 2012 Pazartesi – Süleyman Duman
|