Bu Pazar geç kalktım yataktan. Mevsim Hazan ya; bir kırgınlık var üzerimde, sebebini bilemediğim. Pili zayıflamış saat gibi geçiyor günler. Kimi zaman olağan ritmini yakalıyorsa da hayatın, kimi zaman kararsız bir sevgilinin suratından farksızlaşıveriyor. Asık, sessiz ve anlamsız görüntüsüyle Hazan Mevsimi’nde bugünler; sanki durgun ve yorgunlar…
*
Ne gazetelere bakmak geliyor içimden, ne de televizyon ekranlarına takılmak...
*
Bahçeye çıkıyorum. Canlılığını kaybetmiş mevsimlik çiçekler ve her tarafta dökülmüş gazeller gözüme çarpıyor…
Okula yeni başlamış ve ilk kez teneffüse çıkan ilkokul bebeleri gibi her yaprak; düzensiz, ufak esintide bile savrulmaya eğilimli gibiler… Şimdilik güven duyamasanız da, gelece dair duygu fişeği hareketleri sanki; umudu hedefleyen, tetikleyen…
Aralarında yediği yağmurdan etkilenmeden, kabuğu içinde yere düşmüş sapasağlam bir ceviz ilişti gözüme; eğilip aldım. Gerçekten öyle; sapasağlam ve birkaç tane daha bulup topladım bahçenin dört bir yanından…
Elimde cevizlerle, oturdum bir sandalyeye. Bahçeden seyrediyorum ülkemin Hazan Mevsimi’ni, bu Pazar…
*
Kendimi dinlemekte bir sorun yok da, duygularımı dinlendirmekte sıkıntılıyım sanki…
“Dört mevsimi var memleketimin / Dördü de hasret”(Mahmut Nazik) demiş bir ozanımız…
Evet… “Dört mevsimi var memleketimin / Dördü de hasret”ken, “umut”a vurmuş duygular; çetin ceviz misali… Hep de öyle olmuştur; kuşaklar boyu bu topraklarda…
*
Hava serin; yaz sıcaklarından eser kalmamış. Zamanın, kışın donduran yalnızlığı ve monotonluğuna göz kırpmasından anlaşılıyor ki; Doğa Ana, menapoza(!) girmiş görünüyor…
.
*
Kuşaklararası nöbet değişimini seyrediyorum; yerde dökülmüş yapraklar ve elimde, geleceğe kök salmaya azimli çetin cevizlere bakarak…
Kahvaltı sonrasında demli, “keyif çayımı” yudumlarken, alacakargaların kahkahalı geçişlerini izliyorum aynı zamanda. Ceviz ağacını talan etmekle meşguller…
Güneş çok uzaklara düşmüş; apartmanların boşluğundan el sallasa da içten bir dostun naçarlığında gönderdiği bir selam kadar etkili ancak…
Sanki toprak, yağan yağmurla doygun, özünde sakladığı tohumlarla geleceğe gebe… Şişmiş bir yürek gibi kabarık, ağzı gemli bir at kadar sabırsız ve fakat durgun…
.
*
En duygusal şiirler, bu mevsimde yazılmıştır ozanlarca. En acıklı şarkıları, bu mevsimde haykırmışlardır müzisyenlerimiz; sebebini de benden iyi bilir bu toprağın insanları…
Ben yine düşlerime söz geçiremiyorum, duygularım yoğunlaşıyor mevsime uyup...
*
Çalan cep telefonunun sesiyle irkiliyorum. “Merhaba!.. Sohbete zamanın vardır umarım?..” diyor bir Dostum. Ve ekliyor; “Bu mevsimde bu güzel hava…”
“Evet…” diyorum ve de ekliyorum ardından; “Hazan Mevsimi’nde demlenirmiş duygular…”
“Taşı gediğine koydun yine…” diye yanıtlıyor beni. Gülemesem de; oturduğum sandalyeden hafif tebessümle Hazan Mevsimi’nde yol almaya ayaklanıyorum…
Efece Haber Gazetesi / 26 Kasım 2012 Pazartesi – Süleyman Duman
|