Yeryüzünde canlı çeşitliliğine baktıkça, insan aklını zorlayan sorular zincirine takılır kalırız. Ne kadar bilmediğimiz şeyler vardır?.. Ne kadar tanımadığımız canlılar?.. Yaşam biçimleri?.. Ulaşamadığımız bilgiler?.. Ve daha ne kadar ulaşılması gerekenler?.. Neler?.. Neler?..Neler?..
Her canlı gibi insanoğlu da en yaşamsal, en ivedi gereksinimleri önceleme davranışları gösterir. Ne ki; insanoğlunu diğer canlılardan ayıran yanı, düşünebilir olmasıyla kendi farklılığını ortaya koysa da “içgüdüsel davranış” denilenleriyle, diğer canlılardan pek de farklı davrandığı gözlenmemektedir…
Beslenme, barınma ve üreme dürtülerinin “içgüdü”sel olduğunu, günümüzde bilmeyenler çok azdır. Genel bir gözlem çerçevesinde, tüm canlılarda içgüdüden kaynaklı davranışların, ortak olanlarının birkaçını göz önüne serelim ki; duygu ve düşüncelerimizi doğru anlatabilelim…
Hemen hemen her canlının yaşamını sürdürebileceği ortamlarda var olduğunu ya da olabildiğini; o ortamlarda da barınabileceği alan ya da mekânlara müdahale ederek, şekillendirdiklerini gözlemlemeyen yok gibidir…
Bir canlının yaşaması için beslenme davranışları, ikinci sırada yer alır. Beslenme kaynaklarına ulaşma çabası ve bu çabayı sarf ederken, türlü engeller çıksa bile vazgeçmez; besin kaynağına ulaşma duygusu asla yok olmaz…
Üçüncü sırada gelen içgüdüsel davranış; üreme amaçlı davranışlardır. Yani kendi neslinin sürekliliğini sağlamaya dönük davranışlar…
Bu çerçevedeki davranışların ortak özelliği; bir canlı için vazgeçilmez, unutulmaz ve engel tanınmaz dürtülerle hareket kazanıyor olmasıdır…
İşte insanoğlunun topluluklar halinde yaşamaya başlamasıyla birlikte, toplumu oluşturan bireylerin birbirleriyle bir düzen içinde bir arada yaşayabilmelerini sağlanabilmek için bir dizi değerlere, kurallara ve tarihi süreç içerisinde de kurumlara gereksinim duyulmuş ve oluşturulmuştur…
Günümüzde “İnsan” olarak yaşamanın anlamının farkında ve yaşanılan “Çağının Adamı Olmak” denilen şeyin, aslında “İnsan Olmak” demek olduğunu; ancak ve ancak bunun da, yaşadığı çağın sorumluluğunu taşıyabilenlerce başarılabildiğine tanıklık ediyoruz galiba?..
Fazlaca lafa boğmadan sizleri; günümüzde yaşanılanları, yaşayanlarıyla-yaşatanlarıyla birlikte, bu çerçevede ve şu şiir rehberliğinde bir kez daha değerlendirmek üzere, sizi size bırakalım:
VATANDAŞ
Bir sigara içimi ömür, gitti gidiyor
Kâh dumanı düzgün, kâh sarhoş sarhoş.
Gün doğuyor, batıyor, aynı tempoda
Bazı günler dolu, bazı gün bomboş.
*
Evlad-ı ayalin giderken bir, bir
Ne sözün duyulur, ne kalır kibir.
Bakar dururken, ne olur, nedir?
Yaşamak bir garip, yaşlanmak bir hoş.
*
Sağlığın değeri bilinmez asla
Yatağa düşüp de olunca hasta.
Bel ağrır, el tutmaz, gözlerse pusta
Yaşamın tadıysa, artık pek mayhoş.
*
Doğduğum köyde, el oldum şimdi
Sokakta gördüklerim, kimdi, kimdendi?
Öğleyi görmeden, oldu ikindi,
Nerde akrabalar, nerede kardeş?
*
Hayat bir değirmendi, bizler un olduk
Kâh itildik, kâh süründük, kovulduk.
İşe yarar diye üç-beş dövüldük,
Bir örnek de arama, biziz arkadaş.
*
Dünün madrabazı bugünün beyi
Ona sorun her tür, hurda-hileyi.
Yalan ile doldururdu fileyi,
Arkasından atar idi bir de taş.
*
Her türden hödüke değer verildi
İpek giydirildi, halı serildi.
Palavrası kutsal ayet sayıldı,
Oluverdi bir kocaman büyükbaş.
*
Sevgi, sevda anlamını yitirdi
İş adamı ithalini getirdi.
Memlekette üretimi bitirdi,
Tuzsuz aşa döndü, artık vatandaş.
01.08.2007 ANKARA
Efece Haber Gazetesi / 28 Ocak 2013 Pazartesi – Süleyman Duman
|