Dün (31.03.2013) itibariyle, on gündür devam eden Ankara Kitap Fuarı sona erdi…
Hafiften ısıran bir soğuk ve arada bir yağan yağmurlu havada başlayan etkinlik, bir ara kara dönmüş olsa da güneşli ve sıcak denilebilecek ılıman bir günle sonlandı…
“Memur ve İşçi Kenti” denilen Ankara’da yapılan Kitap Fuarlarında oldum olası hafta içi günlerinde okur ziyaretinin azlığı normal karşılanır. Bu kez de bu alışkanlık değişmedi yine…
Fuar Organizasyonunda yeterli duyuru ve tanıtımın yapılmadığı inancı, katılımcıların ortak kanısıydı. İlk günlerin soğuk havalarında, Atatürk Kültür Merkezi’nin serin ortamı, okuyucu ziyaretlerinin sıcaklığıyla ısınabilirdi belki. Fakat okuma alışkanlığı olan yeterli sayıda ziyaretçi geldiğini söyleyen de olmadı hiç. Gelen ziyaretçilerin kitap stantlarının arasında dolaşıp, rafları gözledikten sonra soluğu gözleme çadırında almaları; etkinliğin adının “Kitap Fuarı” değil de “Gözleme Fuarı” olarak konulmuş olsaydı da kimseyi şaşırtmazdı herhalde?.. Ne ki; etkinliğe Gıda-Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın değil de Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destek veriyor olmasına belki şaşanlar olabilir miydi?.. Pek emin değiliz doğrusu…
Atatürk Kültür Merkezi’nin bakımsızlığı, bir başka iç yakan ve Fuar’ı olumsuz etkileyen yanıydı denilebilir…
Ara ara yapılan anonslar ve son iki günü ses sanatçılarının müzik etkinlikleri olmasa, Kitap Fuarı’ndaki görüntü, hareket saatini bekleyen yolcularla dolu şehirlerarası bir otogardan farksızdı denilebilir…
Çok sayıda olmasa da öğretmenleri nezaretinde okullardan getirilen öğrencilerle şenlenen ortam ve binlerce kitabın, öğrencilerin büyük çoğunluğunun yeterince dikkatlerini çekmemiş/çekememiş olması; bizleri düşündüren en önemli görüntüydü diyebiliriz…
Evet… İlk sorgulanması gerekenin “Eğitim Sistemi”miz olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ya öğrencilerin başlarındaki öğretmenlerimizin, neredeyse hiç birisinin elinde kitap, dergi veya gazete olmamasına ne demeliyiz? Ne anlam yüklemeliyiz?..
Öğretmenlerimizin de tüm Kamu Emekçileri gibi, Milli Gelirden kendilerine verilen payın yetersizliğini biliyoruz. Fakat ne olursa olsun; sığınılabilir bir mazeret midir acaba? Ve yahut, yansıyan görüntüye doyurucu bir açıklama olabilir mi dersiniz?..
Kararlı okuyucu sayısının oranı oldukça düşüktü. Bu durum, içinde yaşadığımız toplumsal gerçeklikle örtüşmede bir zıtlık yaratmıyor elbette. Bütçe kapasitesini zorlayan okuyucuların yanında, kültürel açlığına gem vuramayıp, bütçe darlığından işi pazarlığa dökenlerin gözlerindeki içten parıltılar, yarınlar için umut ve mutluluk arttırıcı etkenlerdi…
Malumunuz; biz de Anayurt Gazetesi Standı’nda “Siyasetin Mart Kedileri” adlı kitabımızı imzalıyoruz…
Son günlere doğru, kitaplarımızda hızlı bir azalma dikkatimizi çekti. Son günde ise sayı tek sayılara kadar düşmüştü. Dostlar; “Ne oldu senin kitaplara? Yoksa çalınmış olmasın?..” diye sormaktalar…
Gençlik yıllarımızda ağzımızda sakız ettiğimiz bir söz vardı: “Kitap hırsızlığı kutsaldır” diye. Bunu anımsayıp gülümsedik; “Hayır hayır!.. Çalınmamıştır; ihtiyaçtandır…” deyince; yüzlerdeki gerginlik, gevşeyip tebessümün hâkimiyetine terk ediverdi birden…
Eski Ankara Fotoğrafları Sergisi’yle Kitap Fuarı’na renk katan Dericizade’lerden Faruk Amca’mızın “Çilingir Usulü Kokteyl”i; dostluğun, dayanışmanın en muhteşem manzara resmi olarak hafızalarımızda yerini almıştı bile…
Kitapların aydınlığında yürüyenlere selam olsun…
Efece Haber Gazetesi – 01 Nisan 2013 Pazartesi – Süleyman Duman
|